geçen teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- last
Thanks to the amusement park built last year, the city has become popular.
- Geçen sene kurulan lunapark sağolsun şehir popüler oldu.
I hear he has been ill since last month.
- Onun geçen aydan beri hasta olduğunu duydum.
- passing
They were rescued by a passing ship.
- Geçen bir gemi tarafından kurtarıldılar.
The passing car splashed muddy water on me.
- Geçen araba bana çamurlu su sıçrattı.
- past
Tom wondered what Mary would say if she knew he had spent the past week in Boston with Alice.
- Mary, onun geçen haftayı Alice ile Boston'da geçirdiğini bilseydi Tom Mary'nin ne söyleyeceğini merak ediyordu.
Sentences past this ID are sentences added by contributors of Tatoeba Project.
- Bu ID ile geçen cümleler Tatoeba Projesine katkıda bulunanlar tarafından eklenen cümlelerdir.
- former
The other day I met my former neighbour in the city.
- Geçen gün kentte eski komşuma rastladım.
- other
He is the boy of whom we spoke the other day.
- O, geçen gün konuştuğumuz çocuktur.
She bought a new house the other day.
- O, geçen gün yeni bir ev satın aldı.
- transitive
- last, past
- in excess of
- yester
What he said yesterday is not consistent with what he had said last week.
- Onun dün söylediği geçen hafta söylediği ile birbirini tutmuyor.
What he said yesterday is not consistent with what he had said last week.
- Dün söylediği geçen hafta söylediğiyle birbirini tutmuyor.
- late
Kelly's latest book appeared last week.
- Kelly'nin son kitabı geçen hafta çıktı.
Spring has come later this year compared with last year.
- Geçen yılla karşılaştırıldığında bahar bu yıl geç geldi.
- hereinabove
- (Bilgisayar) elapsed
- passed
Her mother passed away last year.
- Annesi geçen yıl öldü.
The leaves turned red as the days passed.
- Yapraklar her geçen gün kırmızıya döndü.
- geçen süre
- (Bilgisayar) elapsed
- geçen süre
- (Bilgisayar) time taken
- geçen süre
- time elapsed
- geçen akşam
- the other night
- geçen ay
- last month
- geçen ay
- ultimo
- geçen cuma
- last Friday
- geçen dönem
- last semester
Tom failed French last semester.
- Tom geçen dönem Fransızcadan başarısız oldu.
- geçen gün
- the other day
This is the car I spoke of the other day.
- Geçen gün bahsettiğim araba bu.
I lost my camera the other day.
- Geçen gün kameramı kaybettim.
- geçen hafta
- last week
She has been busy since last week.
- O, geçen haftadan beri meşgul.
Tom quit his job last week.
- Tom geçen hafta işini bıraktı.
- geçen hafta bugün
- this day last week
- geçen hafta dün
- yesterday week
- geçen hafta sonu
- last weekend
- geçen kimse
- passer-by
- geçen sefer
- last time
- geçen sene
- yester year
- geçen yıl
- last year
We went to London last year.
- Geçen yıl Londra'ya gittik.
The Japanese economy grew by 4% last year.
- Japon ekonomisi geçen yıl %4 büyüdü.
- geçen yılki
- last year's
- gelen geçen
- those who pass by, passersby
- gelen geçen
- passerby
- gelip geçen kimse
- passer-by
- yerine geçen kimse
- surrogate
- adı geçen
- said
- bataklıktan geçen yol
- causeway
- alçak geçen süreç
- (Bilgisayar) lowpass process
- alçak geçen süreç
- (Bilgisayar,Teknik) low pass process
- ele geçen ücret
- (Ticaret) take-home pay
- ismi geçen
- aforementioned
- ismi geçen
- aforesaid
- iç mekanda geçen (sahne)
- (Tiyatro) indoor
- konudan konuya geçen
- discursive
- yerine geçen
- (Bilgisayar) substitution
- yerine geçen
- (Gıda) substitute
The teacher who substituted for professor Rosa is from Argentina.
- Profesör Rosa'nın yerine geçen öğretmen Arjantinlidir.
- yerine geçen
- successor
- yüksek geçen süreç
- (Bilgisayar) highpass process
- yüksek geçen süreç
- (Bilgisayar,Teknik) high pass process
- geçen gece
- last night
There was a big earthquake last night.
- Geçen gece büyük bir deprem oldu.
Last night I fell asleep with television on.
- Geçen gece televizyon açıkken uyumuşum.
- geçen kişi
- passer
She smiled at a passer-by.
- O yoldan geçen kişiye gülümsedi.
- geçen süre
- elapsed time
- adı geçen
- mentioned, abovementioned = yukarıda adı geçen
- adı geçen
- mentioned
- içinden damar, sinir veya bir sıvı geçen yol
- within blood vessels, nerves, or a liquid overpass
- Eski ahitte geçen ikinci derecedeki peygamber
- Hosea
- Hazreti ısa'nın matta ıncilinde geçen sözleri
- the Beatitudes
- adı geçen
- present
- adı geçen
- aforementioned
- adı geçen
- aforenamed
- adı geçen
- above-mentioned, aforementioned, aforesaid
- adı geçen
- aforesaid
- altından geçen su ile çalışan
- undershot
- aslının yerine geçen şey
- ersatz
- bahisi geçen
- the aforementioned, the aforesaid
- bahsi geçen
- aforementioned
- bant geçen süreç
- (Bilgisayar) bandpass process
- bant-geçen süreç
- (Bilgisayar) band-pass process
- başka sözcüğün yerine geçen sözcük
- substitute
- birbirine geçen
- engaging
- birbirine geçen
- imbricative
- boşa geçen
- idle
- daha geçen hafta
- as recently as last week
- dalga geçen
- giber
- delip geçen
- piercing
- delip geçen gözler
- gimlet eyes
- ele geçen şans
- (deyim) a fair crack of the whip
- frengi benzeri cinsel ilişki yoluyla geçen bulaşıcı bir hast
- frambesia
- geçen sene
- yesteryear
- geçen sene
- last year
His father died last year.
- Babası geçen sene ölmüş.
This is the hotel where we stayed last year.
- Bu, bizim geçen sene kaldığımız oteldir.
- geçen yıl
- yesteryear
But where are the snows of yesteryear?
- Ama geçen yılın karları nerede?
- her geçen gün
- daily
- her geçen yıl
- year after year
- hızla geçen
- flying
- isimi geçen
- previously mentioned, aforementioned
- ismi geçen
- aforesaid, aforementioned
- iç içe geçen
- telescopic
- iç içe geçen şeyler
- nest
- içme suyu ile geçen
- waterborne
- kalabalıkta çırılçıplak koşarak geçen kimse
- streaker
- kuran'da geçen
- Koranic
- kutsal kitapta geçen
- canonical
- para yerine geçen belge
- cash voucher
- sayı sınırını geçen
- transfinite
- soydan geçen özellik
- heredity
- sözü geçen
- ditto
- sözü geçen kişi
- big noise
- sözü geçen the aforementioned, the aforesaid
- (person, thing)
- sırayı bozup öne geçen kimse
- queue jumper
- tahmini geçen toplam zaman
- (Havacılık) total estimated elapsed time
- tahta hile ile geçen kimse
- usurper
- uçuşa geçen
- outbound
- yemin yerine geçen söz
- affirmation
- yerine geçen
- pro
The teacher who substituted for professor Rosa is from Argentina.
- Profesör Rosa'nın yerine geçen öğretmen Arjantinlidir.
- yerine geçen kimse
- supply
- yerine geçen kimse
- substitute
- yerine geçen kimse
- incomer
- yerine geçen kimse
- replacement
- yol geçen arazi parçası
- right of way
- yol üzerindeki köprüden geçen demiryolu
- elevated
- yol üzerindeki köprüden geçen demiryolu
- el
- yol üzerindeki köprüden geçen demiryolu
- elevated railroad
- yukarda geçen
- above, aforesaid
- yukarıda adı geçen
- above mentioned
- yukarıda geçen
- supra
- yukarıda geçen
- above, aforesaid
- yukarıdan geçen
- overhead
Tom could hear helicopters overhead.
- Tom yukarıdan geçen helikopterleri duyabiliyordu.
Tom heard a helicopter overhead.
- Tom yukarıdan geçen bir helikopter duydu.
- yukarıdan geçen yol
- overpass
- çabuk geçen
- fleeting
- çabuk geçen
- fugitive
- çabuk geçen
- swift
- çok yakın geçen
- point blank