geçen teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- last
I hear he has been ill since last month.
- Onun geçen aydan beri hasta olduğunu duydum.
This is the hotel where we stayed last year.
- Bu, bizim geçen sene kaldığımız oteldir.
- passing
They were rescued by a passing ship.
- Geçen bir gemi tarafından kurtarıldılar.
The passing car splashed muddy water on me.
- Geçen araba bana çamurlu su sıçrattı.
- past
Freddy's been working the graveyard shift the past month, so he hasn't been able to see any of his friends who work normal hours.
- Freddy geçen ay mezarlıkta vardiyalı olarak çalışıyordu, bu yüzden normal saatlerde çalışan arkadaşlarından herhangi birini göremiyordu.
Tom calculated that he had given Mary over 34,000 dollars in the past six months.
- Tom Mary'ye geçen altı ay içinde 34,000 dolardan daha fazla verdiğini hesapladı.
- former
The other day I met my former neighbour in the city.
- Geçen gün kentte eski komşuma rastladım.
- other
He is the boy of whom we spoke the other day.
- O, geçen gün konuştuğumuz çocuktur.
This is the same pencil that I lost the other day.
- Bu geçen gün kaybettiğim kalemin aynısı.
- transitive
- last, past
- in excess of
- yester
What he said yesterday is not consistent with what he had said last week.
- Onun dün söylediği geçen hafta söylediği ile birbirini tutmuyor.
I moved to a new house last week, and I studied in the library yesterday.
- Geçen hafta yeni bir eve taşındım ve dün kütüphanede ders çalıştım.
- late
Spring has come later this year compared with last year.
- Geçen yılla karşılaştırıldığında bahar bu yıl geç geldi.
You shouldn't get married. It's too late. We got married in Vegas last week.
- Evlenmemelisin. Çok geç. Biz geçen hafta Vegas'ta evlendik.
- hereinabove
- (Bilgisayar) elapsed
- passed
Her father passed away last week.
- Babası geçen hafta öldü.
Her mother passed away last year.
- Annesi geçen yıl öldü.
- geçen süre
- (Bilgisayar) elapsed
- geçen süre
- (Bilgisayar) time taken
- geçen süre
- time elapsed
- geçen akşam
- the other night
- geçen ay
- last month
- geçen ay
- ultimo
- geçen cuma
- last Friday
- geçen dönem
- last semester
Tom failed French last semester.
- Tom geçen dönem Fransızcadan başarısız oldu.
- geçen gün
- the other day
She bought a new house the other day.
- O, geçen gün yeni bir ev satın aldı.
This is the same pencil that I lost the other day.
- Bu geçen gün kaybettiğim kalemin aynısı.
- geçen hafta
- last week
She has been busy since last week.
- O, geçen haftadan beri meşgul.
There were six people at the concert last week.
- Geçen hafta konserde altı kişi vardı.
- geçen hafta bugün
- this day last week
- geçen hafta dün
- yesterday week
- geçen hafta sonu
- last weekend
- geçen kimse
- passer-by
- geçen sefer
- last time
- geçen sene
- yester year
- geçen yıl
- last year
Was Ms. Kato your teacher last year?
- Geçen yıl Bayan Kato senin öğretmenin miydi?
He began to work for that company last year.
- O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.
- geçen yılki
- last year's
- gelen geçen
- those who pass by, passersby
- gelen geçen
- passerby
- gelip geçen kimse
- passer-by
- yerine geçen kimse
- surrogate
- adı geçen
- said
- bataklıktan geçen yol
- causeway
- alçak geçen süreç
- (Bilgisayar) lowpass process
- alçak geçen süreç
- (Bilgisayar,Teknik) low pass process
- ele geçen ücret
- (Ticaret) take-home pay
- ismi geçen
- aforementioned
- ismi geçen
- aforesaid
- iç mekanda geçen (sahne)
- (Tiyatro) indoor
- konudan konuya geçen
- discursive
- yerine geçen
- (Bilgisayar) substitution
- yerine geçen
- (Gıda) substitute
The teacher who substituted for professor Rosa is from Argentina.
- Profesör Rosa'nın yerine geçen öğretmen Arjantinlidir.
- yerine geçen
- successor
- yüksek geçen süreç
- (Bilgisayar) highpass process
- yüksek geçen süreç
- (Bilgisayar,Teknik) high pass process
- geçen gece
- last night
I enjoyed myself very much last night.
- Geçen gece çok eğlendim.
I had a good dream last night.
- Geçen gece iyi bir rüya gördüm.
- geçen kişi
- passer
She smiled at a passer-by.
- O yoldan geçen kişiye gülümsedi.
- geçen süre
- elapsed time
- adı geçen
- mentioned, abovementioned = yukarıda adı geçen
- adı geçen
- mentioned
- içinden damar, sinir veya bir sıvı geçen yol
- within blood vessels, nerves, or a liquid overpass
- Eski ahitte geçen ikinci derecedeki peygamber
- Hosea
- Hazreti ısa'nın matta ıncilinde geçen sözleri
- the Beatitudes
- adı geçen
- present
- adı geçen
- aforementioned
- adı geçen
- aforenamed
- adı geçen
- above-mentioned, aforementioned, aforesaid
- adı geçen
- aforesaid
- altından geçen su ile çalışan
- undershot
- aslının yerine geçen şey
- ersatz
- bahisi geçen
- the aforementioned, the aforesaid
- bahsi geçen
- aforementioned
- bant geçen süreç
- (Bilgisayar) bandpass process
- bant-geçen süreç
- (Bilgisayar) band-pass process
- başka sözcüğün yerine geçen sözcük
- substitute
- birbirine geçen
- engaging
- birbirine geçen
- imbricative
- boşa geçen
- idle
- daha geçen hafta
- as recently as last week
- dalga geçen
- giber
- delip geçen
- piercing
- delip geçen gözler
- gimlet eyes
- ele geçen şans
- (deyim) a fair crack of the whip
- frengi benzeri cinsel ilişki yoluyla geçen bulaşıcı bir hast
- frambesia
- geçen sene
- yesteryear
- geçen sene
- last year
Thanks to the amusement park built last year, the city has become popular.
- Geçen sene kurulan lunapark sağolsun şehir popüler oldu.
His father died last year.
- Babası geçen sene ölmüş.
- geçen yıl
- yesteryear
But where are the snows of yesteryear?
- Ama geçen yılın karları nerede?
- her geçen gün
- daily
- her geçen yıl
- year after year
- hızla geçen
- flying
- isimi geçen
- previously mentioned, aforementioned
- ismi geçen
- aforesaid, aforementioned
- iç içe geçen
- telescopic
- iç içe geçen şeyler
- nest
- içme suyu ile geçen
- waterborne
- kalabalıkta çırılçıplak koşarak geçen kimse
- streaker
- kuran'da geçen
- Koranic
- kutsal kitapta geçen
- canonical
- para yerine geçen belge
- cash voucher
- sayı sınırını geçen
- transfinite
- soydan geçen özellik
- heredity
- sözü geçen
- ditto
- sözü geçen kişi
- big noise
- sözü geçen the aforementioned, the aforesaid
- (person, thing)
- sırayı bozup öne geçen kimse
- queue jumper
- tahmini geçen toplam zaman
- (Havacılık) total estimated elapsed time
- tahta hile ile geçen kimse
- usurper
- uçuşa geçen
- outbound
- yemin yerine geçen söz
- affirmation
- yerine geçen
- pro
The teacher who substituted for professor Rosa is from Argentina.
- Profesör Rosa'nın yerine geçen öğretmen Arjantinlidir.
- yerine geçen kimse
- supply
- yerine geçen kimse
- substitute
- yerine geçen kimse
- incomer
- yerine geçen kimse
- replacement
- yol geçen arazi parçası
- right of way
- yol üzerindeki köprüden geçen demiryolu
- elevated
- yol üzerindeki köprüden geçen demiryolu
- el
- yol üzerindeki köprüden geçen demiryolu
- elevated railroad
- yukarda geçen
- above, aforesaid
- yukarıda adı geçen
- above mentioned
- yukarıda geçen
- supra
- yukarıda geçen
- above, aforesaid
- yukarıdan geçen
- overhead
Tom heard a helicopter overhead.
- Tom yukarıdan geçen bir helikopter duydu.
Tom could hear helicopters overhead.
- Tom yukarıdan geçen helikopterleri duyabiliyordu.
- yukarıdan geçen yol
- overpass
- çabuk geçen
- fleeting
- çabuk geçen
- fugitive
- çabuk geçen
- swift
- çok yakın geçen
- point blank