She wrote the book with very little effort.
- Çok az bir gayretle kitabı yazdı.
Your effort deserves praise.
- Gayretin övgüye şayan.
Tom is zealous, isn't he?
- Tom gayretli, değil mi?
Tom is a very zealous worker.
- Tom çok gayretli bir işçidir.
We endeavored in order to do his duty.
- Görevini yapmak için gayret ettik.
He endeavored in order to do his duty.
- Görevini yapmak için gayret etti.
Needless to say, diligence is a key to happiness.
- Söylemeye gerek yok, gayret mutluluğa götüren bir anahtardır.
The teacher's talk stimulates Mary to study harder.
- Öğretmenin konuşması, Mary'nin daha sıkı çalışması için gayrete getirir.