No one can master English if he doesn't make effort.
- Eğer gayret etmezse, hiç kimse İngilizceye hakim olamaz.
I'll make an effort to get up early every morning.
- Her sabah erken kalkmaya gayret edeceğim.
Tom is a very zealous worker.
- Tom çok gayretli bir işçidir.
Tom is zealous, isn't he?
- Tom gayretli, değil mi?
He has consistently endeavored to help the poor.
- Fakirlere sürekli yardım etmeye gayret etti.
He endeavored in order to do his duty.
- Görevini yapmak için gayret etti.
Needless to say, diligence is a key to happiness.
- Söylemeye gerek yok, gayret mutluluğa götüren bir anahtardır.
The teacher's talk stimulates Mary to study harder.
- Öğretmenin konuşması, Mary'nin daha sıkı çalışması için gayrete getirir.
I have to try harder at school.
- Okulda daha fazla gayret etmek zorundayım.
I have to try harder at school.
- Okulda daha fazla gayret etmek zorundayım.