gürültü teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- noise
We can't sleep because of the noise.
- Gürültüden dolayı uyuyamıyoruz.
I can't stand that noise.
- O gürültüye katlanamam.
- rumble
- racket
There was such a racket at my house last night, I couldn't sleep.
- Dün gece evimde bu tür bir gürültü vardı uyuyamadım.
What's all that racket?
- Bütün bu gürültü nedir?
- clatter
- rag
- pong
- charivari
- hullabaloo
- hoi polloi
- bang
The neighbours have been banging about next door all morning.
- Yan komşular sabahtan beri gürültü yapıyor.
- clamor
- ado
- clamour [Brit.]
- noisy quarrel, row, ruckus, rumpus, fracas
- hubble-bubble
- uproar, hubbub
- pother
- noise, racket, din, rumble, crash; uproar, tumult, hubbub, hullabaloo, clamour, to-do; noisy quarrel, row
- loudness
- sound
I was woken up by the sound of thunder this morning.
- Bu sabah gök gürültüsü ile uyandım.
Who can translate the difference between noise and sound?
- Gürültü ve ses arasındaki farkı kim çevirebilir?
- noise (loud, harsh, confused, or undesired sound); clamor, hubbub
- noisiness
- pandemonium
- peal
There was a sharp peal of thunder.
- Şiddetli bir gök gürültüsü vardı.
- uproar
Tom laughed uproariously.
- Tom gürültülü bir şekilde güldü.
- coil
- dustup
- hubbub
I hear the hubbub of the children in the background.
- Arka planda çocukların gürültüsünü duyuyorum.
- fracas
- discord
- din
- crash
We heard the tree fall with a crash.
- Büyük bir gürültüyle ağacın düştüğünü duyduk.
The plane turned sharply to the right just before it crashed.
- Uçak gürültüyle yere çakılmadan hemen önce, keskin bir şekilde sağa döndü.
- kick up
- loud noise
Suddenly, the door closed with a loud noise.
- Aniden yüksek bir gürültüyle kapı kapandı.
It exploded with a loud noise.
- O, bir gürültü ile patladı.
- rattle
- babble
- (Otomotiv) drumming
- broil
- (Televizyon) distortion
- bobbery
- tumult
- squelch
- roll
The road roller is noisy.
- Yol silindiri gürültülü.
- kerfufle
- shindy
- ballyhoo
- riot
- clash
- to-do
- hue and cry
- sequelch
- hurly-burly
- row
- {i} turmoil
- {i} rumpus
- {i} jangle
- nohow
- kerfuffle
- {i} ruckus
Tom was awakened by the ruckus.
- Tom gürültü tarafından uyandırıldı.
- {i} roughhouse
The kids like to roughhouse with each other.
- Çocuklar birbirleriyle gürültü etmeyi severler.
- affray
- {i} ruction
- blare
- vociferousness
- hubble bubble
- to do
- {i} clamour
- {i} welter
- {i} turbulence
- {i} roaring
- gürültü etmek
- clamor
- gürültü kirliliği
- (Spor) Noise pollution
- gürültü akımı
- noise current
- gürültü alanı
- noise field
- gürültü azaltma
- noise reduction
- gürültü azaltıcı
- noise limiter
- gürültü bastırma
- noise suppression
- gürültü bastırıcı
- noise suppressor
- gürültü diyodu
- noise diode
- gürültü etme
- vociferation
- gürültü etmek
- pother
- gürültü etmek
- vociferate
- gürültü etmek
- racket
- gürültü etmek
- make noise
- gürültü etmek
- din
- gürültü etmek
- noise
- gürültü etmek
- be too noisy
- gürültü etmek
- crash
- gürültü etmek
- clamour [Brit.]
- gürültü faktörü
- noise factor
- gürültü filtresi
- noise filter
- gürültü gerilimi
- noise voltage
- gürültü giderici
- noise killer
- gürültü giderme
- noise suppression
- gürültü gücü
- noise power
- gürültü kaynağı
- noise source
- gürültü koparmak
- 1. to start a clamor, start an uproar. 2. to raise a row, start a ruckus
- gürültü oranı
- noise ratio
- gürültü patırtı
- rumpus
- gürültü patırtı
- noise, commotion, noisy confusion
- gürültü sıcaklığı
- noise temperature
- gürültü voltajı
- noise voltage
- gürültü yapmak
- be too noisy
- gürültü yapmak
- bang about
- gürültü yapmak
- row
- gürültü yapmak
- make noise
- gürültü yapmak
- to make a noise
- gürültü yapmak
- kick up a row
- gürültü çıkarmak
- noise it
- gürültü çıkarmak
- make noise
- gürültü çıkarmak
- pong
- gürültü çıkarmak
- to kick up a row
- gürültü çıkarmak/etmek/yapmak
- 1. to make a noise; to create a hubbub. 2. to create an uproar. 3. to raise a row, raise a ruckus
- aksam gürültü titreşimi
- (Otomotiv) component nvh
- bozucu gürültü
- ambient noise
- dayanak gürültü
- (Bilgisayar,Telekom) reference noise
- kavga gürültü
- brawl
- mekanik gürültü
- (Askeri) mechanical noise
- rastgele gürültü
- random noise
- renkli gürültü
- colored noise
- beyaz gürültü
- white noise
- dinamik gürültü
- dynamic noise
- doruk sinyal gürültü oranı
- peak SIR
- doruk sinyal gürültü oranı
- (Bilgisayar) peak snr (psnr)
- elektriksel gürültü
- electrical noise
- elektronik gürültü
- electronic noise
- endüklenen gürültü
- induced noise
- kabul edilebilen gürültü düzeyi
- (Hukuk) permissible noise level
- korkunç gürültü çıkarmak
- (deyim) hammer at
- kozmik gürültü
- (Elektrik, Elektronik,Teknik) cosmic noise
- kozmik gürültü
- (Havacılık) cosmic plate
- kuru gürültü
- a) much ado about nothing b) bluster, empty talk, nonsense
- kuru gürültü
- 1. meaningless excitement, much ado about nothing. 2. bluster, empty talk
- kuru gürültü
- much cry and little wool
- pembe gürültü
- (Fizik) pink noise
- rasgele gürültü
- random noise
- rastgele gürültü teorisi
- random noise theory
- sinyal gürültü oranı
- (Askeri) signal to noise
- sismik gürültü
- seismic noise
- suni gürültü
- man-made noise
- suni gürültü
- man made noise
- sözde gürültü
- (Askeri) pseudonoise
- sözde rasgele gürültü
- (Askeri) pseudorandom noise