günde

listen to the pronunciation of günde
Türkçe - İngilizce
per diem
a daily allowable limit for expendables
The daily allowance for meals and incidental expenses, i e , gratuities, laundry, and newspapers
Per diem is an allowance for lodging (not designated), and meals The per diem rates are established annually for travelers on official Government business A map detailing the allotted amounts by state, then city is located at: http: //policyworks gov/org/main/mt/homepage/mtt/perdiem/perd02d html
The amount that the University reimburses meal, incidental and lodging expense while an employee is on O-CONUS travel for University business All O-CONUS travel, as defined in Policy TR06, is to be reimbursed on a per-diem basis, not on an actual basis All O-CONUS per diem rates can be found in Appendix 10
(literally: per day) Daily living expense money rendered legislators and personnel
A charge made by one transportation line against another for the use of its equipment The charge is based on a fixed rate per day
{s} calculated on a daily basis; daily; paid by the day
Daily allowance which may be paid to staff when they are absent from home, and from the work place, on University business at the discretion of the Head of the financial unit
1 Lat by the day 2 A sum of money paid or given to an employee to cover daily expenses 3 In the cruise industry, the daily cost of a cruise to the passenger
one every day; "we'll save 100 man-hours per diem
average prices of daily business travel expenses, including hotel, meals, and miscellaneous items
(literally: per day) Daily living expense payment made to legislators when a house is in session
A specific amount paid by a sponsor organization to an artist or artist ensemble for lodging and meal expenses while they carry out a project outside their community of residence Per diem amounts may be included as eligible fees in a grant application, and must be specifically agreed to between the artist/artist ensemble and the sponsor organization
For the day": an allowance made to legislators for travel expenses when on legislative business
Charge made by a transportation line against another for the use of its cars based on a fixed rate per day
- Literally "for the day " The pocket money each person has per day for meals, local transportation, etc which are not covered by an expense account or reimbursable Usually the per diem in CEE/fSU countries is 25 USD to 65 USD, depending upon the funding organization and country
an allowance or amount of so much by the day
"For the day: " an allowance made to legislators for travel expenses when on Legislative business
Instead of using actual expenses for some travel costs, a per diem allowance established by the IRS may be used The per diem allowance for lodging may not be used by self-employed individuals
Literally, per day; daily expense money paid to legislators
gün
day

And I will raise it again in three days. - Ve onu üç günde tekrar kaldıracağım.

We must sleep at least seven hours a day. - Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.

gün
day, days, time, times, period
gün
happy days, better times, days of happiness
gün
sunlight

A beam of sunlight came through the clouds. - Bulutların arasından güneş ışığı demeti geldi.

Don't expose this chemical to direct sunlight. - Kimyasal maddeyi doğrudan güneş ışığına maruz bırakma.

gün
present

Tom never fails to send a birthday present to his father. - Tom babasına doğum günü hediyesi göndermekten geri kalmaz.

We chose Mary a good birthday present. - Mary'ye iyi bir doğum günü hediyesi seçtik.

gün
today

In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday. - Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.

Today is a sunny day. - Bugün güneşli bir gün.

gün
(Bilgisayar) on
gün
sunshine

The sunshine improved his color. - Güneş rengini artırdı.

This room gets a lot of sunshine. - Bu oda bol güneş ışığı alır.

gün
time

These medicines should be taken three times a day. - Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.

How many times a day does that bus run? - O otobüs günde kaç kez çalışır?

günde bir
once a day
gün
special day, feast day
günde bir kere
once a day
gün
date (a given point of time)
gün
day, time
gün
(Latin) dies

Sami will maintain his innocence until the day he dies. - Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.

45 günde bir
once every 45 days
Gerçek arkadaş kara günde belli olur
(Atasözü) A friend in need is a friend indeed
gün
a woman's at-home day
gün
the day
gün
on the day
gün
day a
gün
by the day
iyi dost kara günde belli olur
(Atasözü) A friend in need is a friend indeed
içinde bulunduğumuz günde
we are in a day
beş günde bir yükselen ateş
quintan
bu ilacı günde kaç defa kullanmalıyım
How often should I take the medicine
bugünkü günde
under present conditions
dost kara günde belli olur
a friend in need is a friend indeed
dost kara günde belli olur
(Atasözü) When you are in trouble you find out who your friends are
dört günde bir olan
quartan
dört günde bir tutan nöbet
quartan fever
gün
daytime, day
gün
day; sun; sunlight, sunshine; daytime; today, present; time; age, period; good times; date; at-home day
gün
daylight, sunlight
gün
(Hukuk) date

Your opinion seems to be out of date. - Sizin fikirleriniz güncelliğini yitirmiş gibi görünüyor

That textbook is out of date. - O ders kitabı güncel değil.

gün
sun

You don't go to school on Sunday, do you? - Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?

What a beautiful sunset! - Ne güzel bir günbatımı!

gün
bee

There is nothing like a glass of beer after a whole day's work. - Bir tam günlük çalışmadan sonra bir bardak bira gibi bir şey yoktur.

I'm worn out, because I've been standing all day. - Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.

iki günde bir
every other day

She called him every other day. - İki günde bir o onu aradı.

I go for a walk every other day. - İki günde bir yürüyüşe giderim.

iyi dost kara günde belli olur
(Atasözü) It's when you're in trouble that you learn who your real friends are
iyi ve kötü günde
through thick and thin
iyi ve kötü günde
for better for worse
iyi ve kötü günde
through fair and foul
kutsal günde çalışan kimse
Sabbathbreaker
kutsal günde çalışmayan kimse
sabbathkeeper
onbeş günde bir
fortnightly
onbeş günde bir olan
semimonthly
onbeş günde bir olan hafif gelgit
neap
onbeş günde bir olan hafif gelgit
neap tide
onbeş günde bir çıkan dergi
semimonthly
üç günde bir olan
tertian
üç günde bir olan nöbet
tertian
Türkçe - Türkçe
Her gün
gün
Zaman, sıra: "Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık."- H. Taner. Çağ, devir. İyi yaşanmış zaman
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre: "Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da."- N. Cumalı. İçinde bulunulan zaman: "Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu."- R. N. Güntekin
gün
Güneş ışığı
gün
Güneş: "Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı."- M. Ş. Esendal
gün
Gündüz: "Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş."- H. Taner
gün
Tarih
Gün
(Hukuk) YEVM
Gün
ruz
gün
Zaman, sıra
gün
Çoğunlukla ev hanımlarının ayın belirli günlerinde konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
gün
Güneş

Güneşli olsa da hava soğuktu. - Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu.

Merih güneşten dördüncü gezegendir. - Mars güneşten dördüncü gezegendir.

gün
İçinde bulunulan zaman
gün
İyi yaşanmış zaman
gün
Çağ, devir
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
gün
Bayram niteliğinde özel gün
gün
Gündüz
günde