günce

listen to the pronunciation of günce
Türkçe - İngilizce
(isim) Diary
written account of daily occurrences; daily calendar
diary, journal, daybook
journal
gün
day

Good day, how are you? - İyi günler, nasılsın?

And I will raise it again in three days. - Ve onu üç günde tekrar kaldıracağım.

gün
day, days, time, times, period
gün
happy days, better times, days of happiness
gün
sunlight

Paintings should not be exposed to direct sunlight. - Tablolar, doğrudan güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır.

Sunlight brightens the room. - Güneş ışığı odayı aydınlatıyor.

gün
present

I would like to give him a present for his birthday. - Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum.

We chose Mary a good birthday present. - Mary'ye iyi bir doğum günü hediyesi seçtik.

gün
today

Today is the hottest day this year. - Bugün, bu yılın en sıcak günüdür.

As everyone knows, today is a very significant day for us. - Herkesin bildiği gibi, bugün bizim için çok anlamlı bir gündür.

gün
(Bilgisayar) on
gün
sunshine

Sunshine is beneficial to plants. - Güneş ışığı bitkiler için faydalıdır.

This room doesn't get much sunshine. - Bu oda çok fazla güneş ışığı almaz.

gün
time

How many times a day does that bus run? - O otobüs günde kaç kez çalışır?

These medicines should be taken three times a day. - Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.

gün
special day, feast day
gün
date (a given point of time)
gün
day, time
gün
(Latin) dies

Sami will maintain his innocence until the day he dies. - Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.

gün
a woman's at-home day
gün
the day
gün
on the day
gün
day a
gün
by the day
gün
daytime, day
gün
day; sun; sunlight, sunshine; daytime; today, present; time; age, period; good times; date; at-home day
gün
daylight, sunlight
gün
(Hukuk) date

Date of last revision of this page: 2010-11-03 - Bu sayfanın son güncellenme tarihi: 2010.11.03

Tom had a date for Valentine's Day. - Tom'un sevgililer günü için bir randevusu vardı.

gün
sun

What a beautiful sunset! - Ne güzel bir günbatımı!

A warm, sunny day is ideal for a picnic. - Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir.

gün
bee

There is nothing like a glass of beer after a whole day's work. - Bir tam günlük çalışmadan sonra bir bardak bira gibi bir şey yoktur.

I regret having been idle in my school days. - Okul günlerimde aylak olduğum için pişmanım.

Türkçe - Türkçe
Günlük
Günlük (I)
ruzname
gün
Zaman, sıra: "Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık."- H. Taner. Çağ, devir. İyi yaşanmış zaman
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre: "Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da."- N. Cumalı. İçinde bulunulan zaman: "Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu."- R. N. Güntekin
gün
Güneş ışığı
gün
Güneş: "Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı."- M. Ş. Esendal
gün
Gündüz: "Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş."- H. Taner
gün
Tarih
Gün
(Hukuk) YEVM
Gün
ruz
gün
Zaman, sıra
gün
Çoğunlukla ev hanımlarının ayın belirli günlerinde konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
gün
Güneş

Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu. - Güneşli olsa da hava soğuktu.

Güneşli olsa da hava soğuktu. - Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu.

gün
İçinde bulunulan zaman
gün
İyi yaşanmış zaman
gün
Çağ, devir
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
gün
Bayram niteliğinde özel gün
gün
Gündüz