And I will raise it again in three days.
- Ve onu üç günde tekrar kaldıracağım.
We must sleep at least seven hours a day.
- Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.
Date of last revision of this page: 2010-11-03
- Bu sayfanın son güncellenme tarihi: 2010.11.03
That textbook is out of date.
- O ders kitabı güncel değil.
What a beautiful sunset!
- Ne güzel bir günbatımı!
You don't go to school on Sunday, do you?
- Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?
I thought doing this would be easy, but we've been working all day and we're still not finished.
- Bunun kolay olacağını düşünmüştüm, fakat bütün gün çalışıyoruz ve hâlâ bitirmedik.
I regret having been idle in my school days.
- Okul günlerimde aylak olduğum için pişmanım.
This room doesn't get much sunlight.
- Bu oda çok fazla güneş ışığı almıyor.
A beam of sunlight came through the clouds.
- Bulutların arasından güneş ışığı demeti geldi.
Tom never fails to send a birthday present to his father.
- Tom babasına doğum günü hediyesi göndermekten geri kalmaz.
We chose Mary a good birthday present.
- Mary'ye iyi bir doğum günü hediyesi seçtik.
As everyone knows, today is a very significant day for us.
- Herkesin bildiği gibi, bugün bizim için çok anlamlı bir gündür.
In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
- Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
This room doesn't get much sunshine.
- Bu oda çok fazla güneş ışığı almaz.
This room gets a lot of sunshine.
- Bu oda bol güneş ışığı alır.
How many times does the bus run each day?
- Otobüs her gün kaç kez çalışır?
How many times a day does that bus run?
- O otobüs günde kaç kez çalışır?
Sami will maintain his innocence until the day he dies.
- Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.
Have you ever seen such a beautiful sunset?
- Şimdiye kadar böylesine güzel bir gün batımı gördün mü?
Never have I seen such a beautiful sunset.
- Asla böylesine güzel bir gün batımı görmedim.
Having worked on the farm all day long, he was completely tired out.
- Bütün gün boyunca çiftlikte çalıştığı için, o tamamen yorgundu.
He has been working all day long.
- O, bütün gün boyunca çalışmaktaydı.
She waited on her husband all day long.
- O gün boyu kocasına hizmet etti.
Having worked on the farm all day long, he was completely tired out.
- Bütün gün boyunca çiftlikte çalıştığı için, o tamamen yorgundu.
I forgot that the daylight saving time ended last week.
- Gün ışığından yararlanma saatinin geçen hafta sona erdiğini unuttum.
A large bathroom with natural daylight belongs to this apartment.
- Doğal gün ışığı olan büyük bir banyo bu daireye aittir.
I play tennis every day.
- Ben her gün tenis oynarım.
Every day they killed a llama to make the Sun God happy.
- Onlar Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdü.
The weekdays are: Monday, Tuesday, Wednesday, Thursday, and Friday.
- Hafta içi günleri : Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe ve Cuma'dır.
How can I forget those days?
- Bu günleri nasıl unutabilirim?
I never read this book without being reminded of my old days.
- Bana geçmiş günlerimi hatırlatmaksızın bu kitabı hiç okumadım.
I speak English daily.
- Her gün İngilizce konuşurum.
The patient was recovering daily.
- Hasta her gün toparlanıyordu.
The following day, Sophie combed and dressed her doll because her friends were coming over.
- Ertesi gün, Sophie oyuncak bebeğini taradı ve giydirdi çünkü arkadaşları geliyorlardı.
Tom made an appointment to meet Mary the following day.
- Tom, ertesi gün Mary ile buluşmak için randevu verdi.
Sami is going through difficult times right now.
- Sami şu an zor günler geçiriyor.
It was good chatting like old times. Let's talk again some time.
- Eski günlerdeki gibi sohbet etmek iyiydi. Bir ara yine konuşalım.
The dog waited day after day for its master's return.
- Köpek her gün sahibinin dönüşünü bekledi.
That pretty bird did nothing but sing day after day.
- O güzel kuş her gün ötmekten başka bir şey yapmadı.
Today is the first day of fall.
- Bugün sonbaharın ilk günü.
My first day in the university was rather boring.
- Üniversitedeki ilk günüm oldukça sıkıcıydı.
You must provide for a rainy day.
- Ak akçe kara gün içindir.
Save up something for a rainy day.
- Ak akçe kara gün içindir.
Lincoln arrived at Gettysburg at sundown.
- Lincoln Gettysburg gün batımında geldi.
The sheriff told Tom to be out of town by sundown.
- Şerif Tom'a gün batımına kadar şehir dışında olmasını söyledi.
Sun lights the landscape, pain illuminates the soul.
- Gün ışığı ortalığı aydınlatır, acılar da ruhu.
New facts about ancient China have recently come to light.
- Son zamanlarda eski Çin hakkında yeni gerçekler gün ışığına çıktı.
The computer repair took all day.
- Bilgisayar tamiri tüm gün sürdü.
It rained continuously all day.
- Tüm gün sürekli yağmur yağdı.
güneşin çıkmış olmasına rağmen, hava soğuktu.
- Güneş çıkmış olsa bile hava soğuktu.
Merih güneşten dördüncü gezegendir.
- Mars güneşten dördüncü gezegendir.