I could not help laughing when I saw him.
- Onu gördüğümde gülmekten kendimi alamadım.
Don't laugh at him for making a mistake.
- Hata yaptığı için ona gülme.
I could hardly resist laughing.
- Gülmeye karşı koyamadım.
I can't stop laughing.
- Gülmemek elimde değil.
He burst into laughter.
- O, gülmekten kırıldı.
Everybody burst into laughter.
- Herkes gülmekten kırıldı.
The rose is a flower and the dove is a bird.
- Gül bir çiçektir ve güvercin bir kuştur.
The gardener planted a rose tree in the middle of the garden.
- Bahçıvan bahçenin ortasına bir gül ağacı dikti.
Everybody burst into laughter.
- Herkes gülmekten kırıldı.
As soon as I saw him, I burst into laughter.
- Onu görür görmez gülmekten kırıldım.
What's there to smile about?
- Hakkında gülmek için ne var?
Tom couldn't help but smile.
- Tom gülmekten kendini alamadı.
Your new friends may laugh at some of the things you do.
- Yeni arkadaşlarınız yaptığınız bazı şeylere gülebilirler.
It is rude to laugh at others.
- Diğerlerine gülmek kabalıktır.
I could not help laughing when I saw him.
- Onu gördüğümde gülmekten kendimi alamadım.
I can't stop laughing.
- Gülmemek elimde değil.
It is rude to laugh at others.
- Diğerlerine gülmek kabalıktır.
Oh my God! What kind of laugh was that? — Oh, nothing serious! Mary is practicing how to laugh like a witch for a play.
- Oh aman Allahım! O ne tür gülmekti? - Oh, ciddi bir şey değil Mary oyun için bir cadı gibi nasıl gülüneceğini pratik yapıyor.
His jokes made us laugh.
- Esprileriyle bizi güldürdü.
Man is the only animal that can laugh.
- İnsan gülebilen tek hayvandır.
It is rude to laugh at others.
- Diğerlerine gülmek kabalıktır.
It is not good to laugh at others.
- Başkalarına gülmek iyi değildir.
Tom started to chuckle.
- Tom kıkır kıkır gülmeye başladı.
Tom started chuckling.
- Tom kıkır kıkır gülmeye başladı.
We couldn't stop giggling.
- Kıkır kıkır gülmeyi durduramadık.
I couldn't stop giggling.
- Kıkır kıkır gülmekten kendimi alamadım.