The roses are in bloom.
- Güller çiçek açmışlar.
I like white roses better than red ones.
- Ben beyaz gülleri kırmızı olanlardan daha çok severim.
The gardener planted a rose tree in the middle of the garden.
- Bahçıvan bahçenin ortasına bir gül ağacı dikti.
Roses withered and Ania cried very much.
- Güller soldu ve Ania çok ağladı.
We must not laugh at the poor.
- Fakirlere gülmemeliyiz.
A teacher should never laugh at his students' mistakes.
- Bir öğretmen öğrencilerinin hatalarına asla gülmemeli.
I could hardly resist laughing.
- Gülmeye karşı koyamadım.
I can't stop laughing.
- Gülmemek elimde değil.
They laughed the speaker down.
- Onlar spikeri gülerek susturdular.
Man is the only animal that can laugh.
- İnsan gülebilen tek hayvandır.