The gardener planted a rose tree in the middle of the garden.
- Bahçıvan bahçenin ortasına bir gül ağacı dikti.
I am good at raising roses.
- Gül yetiştirmekte iyiyim.
We must not laugh at the poor.
- Fakirlere gülmemeliyiz.
Your new friends may laugh at some of the things you do.
- Yeni arkadaşlarınız yaptığınız bazı şeylere gülebilirler.
I could not help laughing when I saw him.
- Onu gördüğümde gülmekten kendimi alamadım.
I cannot help laughing.
- Gülmemek elimde değil.
They laughed the speaker down.
- Onlar spikeri gülerek susturdular.
His jokes made us laugh.
- Esprileriyle bizi güldürdü.