A laugh can be a very powerful thing.
- Bir gülüş çok güçlü bir şey olabilir.
Tom and Maria practiced their evil laughs together.
- Tom ve Maria kötü gülüşlerini birlikte uyguladılar.
Tom and Mary smiled at each other.
- Tom ve Mary gülüştüler.
Tom tried to hide his smile.
- Tom gülüşünü saklamaya çalıştı.
The gardener planted a rose tree in the middle of the garden.
- Bahçıvan bahçenin ortasına bir gül ağacı dikti.
The rose is a flower and the dove is a bird.
- Gül bir çiçektir ve güvercin bir kuştur.
Don't laugh at him for making a mistake.
- Hata yaptığı için ona gülme.
A teacher should never laugh at his students' mistakes.
- Bir öğretmen öğrencilerinin hatalarına asla gülmemeli.
It is no laughing matter that he couldn't graduate from university this year.
- Onun bu yıl üniversiteden mezun olamaması gülünecek bir şey değil.
I could not help laughing when I saw him.
- Onu gördüğümde gülmekten kendimi alamadım.
Man is the only animal that can laugh.
- İnsan gülebilen tek hayvandır.
They laughed the speaker down.
- Onlar spikeri gülerek susturdular.