gözleyici

listen to the pronunciation of gözleyici
Türkçe - İngilizce
observer
monitor
spotter
gözle
(Bilgisayar) watch

Mother asked the babysitter to watch the children. - Anne bebek-bakıcısından çocukları gözlemesini rica etti.

Bird watching is a nice hobby. - Kuş gözlemciliği güzel bir hobi.

gözle
{f} observing

The boss strolled around the balcony above the office, observing the workers. - Patron, yazıhanenin üzerindeki balkonda işçileri gözleyerek gezindi.

Much can be learned by observing how a child interacts at play with other children. - Çoğu şey bir çocuğun diğer çocuklarla oyun oynarken nasıl etkileşim kurduğu gözlemlenerek öğrenilebilir.

gözle
{f} eye

When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride. - O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.

I closed my eyes to calm down. - Sakin olmak için gözlerimi kapattım.

gözle
{f} observed

I observed that his hands were unsteady. - Ellerinin titrek olduğunu gözlemledim.

He observed many types of creatures there. - Orada bir sürü yaratık çeşidi gözlemledi.

gözle
observe

The woman observes and the man thinks. - Kadın gözlemler ve erkek düşünür.

Tom likes to observe the people walking by. - Tom yürüyen insanları gözlemlemeyi sever.

gözle
{f} surveyed
gözle
optical
Türkçe - Türkçe
Gözlemci, müşahit, rasıt
(Osmanlı Dönemi) RID'
rasıt
gözleyici