She was watching TV with tears in her eyes.
- Gözlerinde gözyaşlarıyla TV izliyordu.
She was watching the film with her eyes red in tears.
- O gözyaşları içindeki kırmızı gözleri ile filmi izliyordu.
Much can be learned by observing how a child interacts at play with other children.
- Çoğu şey bir çocuğun diğer çocuklarla oyun oynarken nasıl etkileşim kurduğu gözlemlenerek öğrenilebilir.
Waiting, observing, and keeping silent can avoid many wars.
- Beklemek, gözlemek ve sessiz kalmak birçok savaşı önleyebilir.
This song is so moving that it brings tears to my eyes.
- Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.
Mother looked at me with tears in her eyes.
- Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
I noticed I was being observed.
- Gözlenmekte olduğumu fark ettim.
I observed that his hands were unsteady.
- Ellerinin titrek olduğunu gözlemledim.
Tom likes to observe the people walking by.
- Tom yürüyen insanları gözlemlemeyi sever.
This is a time of year when people get together with family and friends to observe Passover and to celebrate Easter.
- Bu, Hamursuz bayramını gözlemlemek ve Paskalyayı kutlamak için insanların aileleri ve arkadaşlarıyla bir araya geldiği, yılın bir zamanıdır.