She's here to spy on us.
- O bizi gözetlemek için burada.
The government wants to spy on you.
- Hükümet seni gözetlemek istiyor.
The government wants to spy on you.
- Hükümet seni gözetlemek istiyor.
The government wants to spy on us.
- Hükümet bizi gözetlemek istiyor.
I'm sorry, I don't mean to pry.
- Üzgünüm, ben gözetlemek istemiyorum.
I didn't want to pry.
- Gözetlemek istemedim.
Tom didn't notice the surveillance camera.
- Tom gözetleme kamerasını fark etmedi.
This surveillance camera is our silent witness.
- Bu gözetleme kamerası bizim sessiz tanığımızdır.
I don't mean to pry, but are you having problems at home?
- Ben gözetlemek istemiyorum ama evde sorunlar yaşıyor musunuz?
I'm sorry, I don't mean to pry.
- Üzgünüm, ben gözetlemek istemiyorum.
I think that it likely that there was a major fault in the lookout.
- Gözetlemede muhtemelen büyük bir hata olduğunu zannediyorum.
Tom looked through the peephole before opening the door.
- Tom kapıyı açmadan önce gözetleme deliğinden baktı.
Tom peeked out the peephole.
- Tom gözetleme deliğinden dikizledi.
Did she ask you to spy on me?
- O, beni gözetlemeni istedi mi?
Do you really want me to spy on Tom?
- Gerçekten Tom'u gözetlememi istiyor musun?
Tom looked through the peephole.
- Tom gözetleme deliğinden baktı.
Tom looked through the peephole in the door.
- Tom kapıdaki gözetleme deliğinden baktı.
Tom peeked out the peephole.
- Tom gözetleme deliğinden dikizledi.