Will you show me on this map, please?
- Bana bu haritada gösterirmisiniz, lütfen?
Will you show me the picture?
- Bana resmi gösterir misin?
Tom wants to build an ostentatious and smart house.
- Tom gösterişli ve güzel bir ev yapmak istiyor.
Tom showed Mary some pictures of his house.
- Tom Mary'ye evinin bazı resimlerini gösteriyor.
The performance was almost over.
- Gösteri neredeyse bitmişti.
Tom didn't clap after Mary's performance.
- Tom Mary'nin gösterisinden sonra alkışlamadı.
The teenager is showing off his new car.
- Delikanlı yeni arabasını gösteriyor.
Would you mind showing me that?
- Onu bana gösterir misin?
The exhibition caused a minor scandal.
- Gösteri küçük çaplı bir rezalet çıkardı.
Sami's band was playing a show in Cairo.
- Sami'nin grubu Kahire'de bir gösteri yapıyordu.
Because of some technical problem, a movie was shown in place of the announced program.
- Bir teknik sorun nedeniyle, ilan edilen programın yerine bir film gösterildi.
We enjoyed watching a circus parade.
- Sirk gösterilerini izlerken eğlendik.
I enjoyed watching the circus parade.
- Sirk gösterisini izlemekten zevk aldım.
There were demonstrations against the government by Japanese university students in the 1960's.
- 1960'larda Japon üniversite öğrencileri tarafından hükümete karşı yapılan gösteriler vardı.
Did the union participate in the demonstration?
- Sendika gösteriye katıldı mı?
The students demonstrated against the new government.
- Öğrenciler, yeni hükümete karşı gösteri düzenlediler.
The situation in Afghanistan demonstrates America's goals, and our need to work together.
- Afganistan'daki durum, Amerika'nın hedeflerini ve birlikte çalışmamız gerektiğini gösteriyor.
He probably meant that people go to demonstrations just to show up instead of actually protesting.
- O, muhtemelen insanların gerçekten protesto yapmak yerine sadece boy göstermek için gösterilere gittiklerini kastediyordu.
The police threw many tear-gas grenades at the protesters.
- Polis, göstericilere birçok göz yaşartıcı bomba attı.
A strange spectacle happened before my eyes.
- Gözlerimin önünde tuhaf bir gösteri oldu.
Bull fighting is a very interesting spectacle.
- Boğa güreşi çok ilginç bir gösteridir.
The celebrations culminated in a spectacular fireworks display.
- Kutlamalar muhteşem bir havai fişek gösterisi ile sonuçlandı.
He never made a display of his learning.
- O asla öğrendikleri ile ilgili bir gösteri yapmadı.
They promised to stop their demonstrations.
- Onlar gösterilerini durdurmaya söz verdi.
There were demonstrations against the government by Japanese university students in the 1960's.
- 1960'larda Japon üniversite öğrencileri tarafından hükümete karşı yapılan gösteriler vardı.
He probably meant that people go to demonstrations just to show up instead of actually protesting.
- O, muhtemelen insanların gerçekten protesto yapmak yerine sadece boy göstermek için gösterilere gittiklerini kastediyordu.
He probably meant that people only go to demonstrations to show themselves and not to protest.
- Muhtemelen insanların gösterilere protesto etmek için değil, sadece kendilerini göstermek için gittiklerini demek istiyor.