The traffic accident deprived the young man of his sight.
- Trafik kazası, genç adamı görme yeteneğinden mahrum etti.
I gave up the idea of seeing the sights of the city because of the bad weather.
- Kötü havadan dolayı şehrin görülmeye değer yerlerini görme fikrinden vazgeçtim.
Possible side effects include blurred vision and shortness of breath.
- Olası yan etkiler arasında bulanık görme ve nefes darlığı bulunmaktadır.
Laser surgery can fix some kinds of vision problems.
- Lazer cerrahisi bazı görme sorunu türlerini onarabilir.
We are all looking forward to seeing you and your family.
- Hepimiz, seni ve aileni görmeye can atıyoruz.
I gave up the idea of seeing the sights of the city because of the bad weather.
- Kötü havadan dolayı şehrin görülmeye değer yerlerini görme fikrinden vazgeçtim.
My sister works at a school for visually impaired children.
- Kız kardeşim görme engelli çocuklar için bir okulda çalışıyor.
He lost his sight in the accident.
- Kazada görme yeteneğini yitirdi.
Tom lost the sight in one of his eyes in a traffic accident.
- Tom bir trafik kazasında gözlerinden birinde görme yeteneğini kaybetti.
I want to see you before you go.
- Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.
Love is seeing her in your dreams.
- Aşk onu rüyalarında görmektir.
My sister works at a school for visually impaired children.
- Kız kardeşim görme engelli çocuklar için bir okulda çalışıyor.
He lost his eyesight in that accident.
- O, o kazada görme duyusunu kaybetti.
He has poor eyesight.
- O kötü görme duyusuna sahip.
Birds have sharp vision.
- Kuşların keskin bir görme gücü vardır.
He lost his eyesight.
- O görme yeteneğini kaybetti.
Tom's eyesight isn't as good as it used to be.
- Tom görme yeteneği eskisi kadar iyi değil.
Is it possible that a 22 year old girl never had erotic dreams?
- 22 yaşındaki bir kızın hiç erotik rüya görmemiş olması mümkün mü?
Tom says that he never dreams.
- Tom asla rüya görmediğini söylüyor.
I saw John at the library.
- Kütüphanede John'u gördüm.
They saw a strange animal there.
- Onlar orada garip bir hayvan gördü.
Tom noticed something on the floor and bent down to see what it was.
- Tom yerde bir şey fark etti ve ne olduğunu görmek için eğildi.
I noticed something on the floor and bent down to see what it was.
- Zeminde bir şey fark ettim ve ne olduğunu görmek için eğildim.
Everybody regards him as honest.
- Herkes onu dürüst olarak görmektedir.
If Kyosuke comes to visit, tell him I'm not in. I don't want to see him anymore.
- Eğer Kyosuke ziyaret etmeye gelirse, ona içeride olmadığımı söyle. Artık onu görmek istemiyorum.
I'd so love to visit that apartment he always keeps telling me about.
- Bana sürekli bahsedip durduğu şu apartmanı gerçekten gidip görmek istiyorum.
I'm tired of being treated like a kid.
- Bir çocuk gibi muamele görmekten bıktım.
I have to receive treatment.
- Tedavi görmek zorundayım.
I never want to see your face again.
- Asla yüzünü tekrar görmek istemiyorum.
I'm happy to see so many friendly faces.
- Bu kadar çok dost yüzler görmekten mutluyum.
Even now, I occasionally think I'd like to see you. Not the you that you are today, but the you I remember from the past.
- Şimdi bile, ara sıra seni görmek istediğimi düşünüyorum. Fakat bugünkü seni değil geçmişten hatırladığım seni.
Would you like to see a live performance of a play with me Saturday?
- Cumartesi günü benimle bir oyunun canlı performansını görmek ister misin?
Dan traveled to London to see Linda.
- Dan Linda'yı görmek için Londra'ya seyahat etti.
Tom travels abroad to see the world.
- Tom dünyayı görmek için yurtdışına seyahat ediyor.
Tom considers Mary to be a heroine.
- Tom Mary'yi bir kahraman olarak görmektedir.
Seeing that she was not excited at the news, she must have known it.
- O, habere heyecanlanmadığına göre, onu önceden biliyor olmalı.
I'm looking forward to seeing you this April.
- Bu nisanda seni görmeye can atıyorum.
Love is seeing her in your dreams.
- Aşk onu rüyalarında görmektir.
It seems to me that you are wrong.
- Bana öyle görünüyor ki sen hatalısın.
I've never seen such a wonderful sunset.
- Böyle harika bir günbatımı hiç görmemiştim.
I turned off the TV because I had seen the movie before.
- Filmi daha önce gördüğüm için televizyonu kapattım.
Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.
- Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.
His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl.
- Ebeveynlerinin görüşü onun kazandıklarını aptal bir kıza harcamasıydı.
He happened to catch sight of a rare butterfly.
- Tesadüfen nadir bir kelebeği gördü.
Is there any end in sight to the deepening economic crisis?
- Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?
The sight of fresh lobster gave me an appetite.
- Taze ıstakozun görünüşü iştahımı açtı.
Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.
- Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.
He has a good eye sight.
- Onun iyi bir görme gücü vardır.
I know Tom would love to see you.
- Tom'un seni görmekten hoşlanacağını biliyorum.
I don't know who you want to see.
- Kimi görmek istediğini bilmiyorum.
To hate, to love, to think, to feel, to see; all this is nothing but to perceive.
- Görmek, hissetmek, düşünmek, sevmek, nefret etmek; bütün bunlar algılamaktan başka bir şey değildir.
We have a lot of other places we want to see.
- Görmek istediğimiz bir sürü başka yerlerimiz var.
What kind of places would you like to see?
- Ne tür yerleri görmek istiyorsun?
I want to see the sights in Akiruno city.
- Akiruno şehrindeki manzaraları görmek istiyorum.
It was a lovely sight to see.
- Görmek için güzel bir manzaraydı.
I'm looking forward to seeing you again soon.
- Ben kısa sürede sizi tekrar görmek için sabırsızlanıyorum.
He is looking forward to seeing you.
- O seni görmek için sabırsızlanıyor.
He is a seeing impaired person.
He has a good eye sight.
- Onun iyi bir görme gücü vardır.
The purpose of our trip is to visit friends and see some tourist spots.
- Gezimizin amacı arkadaşları ziyaret etmek ve bazı turistik noktaları görmektir.
You must be at least eighteen to view this sentence.
- Bu cümleyi görmek için en az on sekiz yaşında olmalısın.
Taste the sauce to see if it needs more chili.
- Daha fazla kırmızı biber gerekip gerekmediğini görmek için sosun tadına bak.
Taste the rice to see if it needs more salt.
- Daha fazla tuz gerekip gerekmediğini görmek için pirincin tadına bak.
Don't look down on others because they are poor.
- Fakir oldukları için diğerlerini hor görme.
Don't look down on others.
- Diğerlerini hor görme.
Tom learnt from Mr Ogawa that many people have scorn for the nouveau riche.
- Tom birçok insanın sonradan görme insanları küçümsediğini Bay Ogawa'dan öğrendi.