My job is dull and boring.
- Benim görevim donuk ve sıkıcı.
It's your duty to finish the job.
- İşi bitirmek sizin göreviniz.
You should give this task to some other person.
- Bu görevi başka bir kişiye vermelisin.
He needed more time to complete the task.
- Görevi tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı.
Each person has a duty to do.
- Her insanın yapacak bir görevi vardır.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
I have another assignment for you.
- Senin için başka bir görevim var.
I was abroad on an assignment.
- Ben bir görev için yurt dışındaydım.
The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
- Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
I work as a museum attendant.
- Bir müze görevlisi olarak çalışıyorum.
He accomplished his mission.
- O görevini yerine getirdi.
Tom couldn't understand what the purpose of the mission was.
- Tom görevin amacının ne olduğunu anlayamadı.
We can't function like this.
- Böyle görev yapamayız.
John Adams took office in 1797.
- John Adams, 1797 yılında göreve başladı.
The politician was removed from office.
- Politikacı görevden alındı.
While employed at the bank, he taught economics at college.
- Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.
Linda was employed as a flight attendant.
- Linda uçuş görevlisi olarak işe alındı.
The president appointed each man to the post.
- Genel müdür her bir adamı görevine atadı.
He was advanced to a managerial post.
- O, idari bir göreve yükseltildi.
The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings.
- Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.
Only half of all military planes can fight. The rest are used for other tasks.
- Askerî uçakların sadece yarısı savaşa katılabilir. Kalanlar ise başka görevler için kullanılır.
We don't have problems. We only have tasks.
- Bizim sorunlarımız yok. Yalnızca görevlerimiz var.
Tom has already done his part.
- Tom zaten görevini yaptı.
I plan on doing my part.
- Görevimi yapmayı planlıyorum.
Sami finished his two years of military service.
- Sami iki yıllık askerlik görevini bitirdi.
I had my military service in Ankara.
- Askerlik görevimi Ankara'da yaptım.
He has received a commission as a naval officer.
- O bir deniz subayı olarak bir görev aldı.
A friend of mine commissioned a well-known artist to paint a portrait of his wife.
- Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.
My uncle retired from teaching last year, but he still managed to hang onto a position at the university.
- Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu.
He is seeking a new position.
- Yeni bir görev arıyor.
You must put up with your new post for the present. I'll find you a better place one of these days.
- Şu an için yeni görevinize katlanmalısın. Sana bugünlerden birinde daha iyi bir yer bulacağım.
My elder brother got a position in a big business.
- Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
Tom is still officially in charge.
- Tom hâlâ resmî olarak görevde.
Who put you in charge?
- Seni kim görevlendirdi?