görünmek

listen to the pronunciation of görünmek
Türkçe - İngilizce
seem

I don't want to seem insensitive. - Ben duyarsız görünmek istemiyorum.

So far, your action seems completely groundless. - Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir.

appear

It appears that the victim tried to write the murderer's name with his own blood. - Kurbanın kendi kanı ile katilin adını yazmaya çalıştığı görünmektedir.

Tom doesn't want to appear weak. - Tom zayıf görünmek istemez.

come
haunt
show up
seem to be

Mosquitoes seem to be more attracted to people wearing dark clothes. - Sivrisinekler koyu giysiler giyen insanlar için daha çekici görünmektedir.

come on
loom
feel
be seen

Tom acts like he doesn't want to be seen with us. - Tom bizimle görünmek istemiyor gibi davranıyor.

Sami didn't want to be seen naked. - Sami çıplak görünmek istemedi.

seen

Tom acts like he doesn't want to be seen with us. - Tom bizimle görünmek istemiyor gibi davranıyor.

I don't want to be seen in his company. - Onunla beraber görünmek istemiyorum

reappear
show oneself
figure
be in evidence
report
to be seen; to show oneself; to appear, to come in sight; to look; to seem, to appear
break through
come in sight
to appear as, look like, give the impression of, create an impression of
come along
rise
come out
come into view
approve oneself
present oneself
to scold, tell (someone) off
to seem to be, appear to be
to appear, come into sight, show oneself
look

Who doesn't want to look young and sexy? - Kim genç ve seksi görünmek istemez ki?

He grew a beard to look more mature. - Daha olgun görünmek için sakal uzattı.

to be visible, be seen
put in an appearance
make one's appearance
show
come in view
come into sight
arise
seems

love is nothing what it seems - aşk göründüğü gibi değildir.

yeniden görünmek
reappear
yapar gibi görünmek
pretend

I'm tired of pretending. - Yapar gibi görünmekten bıktım.

görünmek (güzel, hasta vb)
look
görünmek… gibi görünmek
seem
görünmek….gibi görünmek
seem
görünmek (hortlak/ruh)
materialize
göze hoş görünmek
please the eye
göze hoş görünmek
to please the eye
görünme
{i} manifestation
gibi görünmek
seem

He seems to have been a very popular actor when he was young. - O gençken çok popüler bir aktörmüş gibi görünmektedir.

Dan didn't want to seem shy. - Dan utangaç gibi görünmek istemiyordu.

gibi görünmek
appear
görünme
{i} appearance

His appearance animated the party. - Onun görünmesi partiyi canlandırdı.

..gibi görünmek
appear to
dibi görünmek
run out
doktora görünmek
see the doctor
gibi görünmek
appear to be
gibi görünmek
look like
gibi görünmek
purport
gibi görünmek
semble
gibi görünmek
look as if
gibi görünmek
make out
gibi görünmek
seem like
görün
appear

Is it possible to reproduce 70 copies of your report which appeared in the November issue of The Network and distribute them to our agents? - The Network'ün kasım meselesinde görünen raporunun 70 kopyasını üretmek ve onları ajanlarımıza dağıtmak mümkün mü?

The girl appeared sick. - Kız hasta görünüyordu.

görünme
looking

I don't like looking foolish. - Aptal görünmeyi sevmiyorum.

Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable. - Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.

görünme
seeming
yapar gibi görünmek
pretending
görün
seem

Your plan seems better than mine. - Senin planın benimkinden daha iyi görünüyor.

It seems to me that you are wrong. - Bana öyle görünüyor ki sen hatalısın.

görün
{f} seeming

The world is a place of seemingly infinite complexity. - Dünya görünüşte sonsuz karmaşanın olduğu bir yer.

Seemingly impossible things sometimes happen. - Görünüşte imkansız şeyler bazen olur.

görün
seem to be

Tom and Mary seem to be suited for each other. - Tom ve Mary birbirleri için uygun görünüyorlar.

Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science. - Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.

görün
{f} emerging
görünme
reappearance
görünme
{i} emerging
gibi görünmek
affect
mümkün görünmek
Seem possible
mümkün görünmek
Seem/be possible
arkasından görünmek
to appear behind
belli belirsiz görünmek
loom up
belli belirsiz görünmek
peer
belli belirsiz görünmek
loom
bet görünmek
to look ugly
bir parça görünmek
peer
birdenbire görünmek
crop up
birlikte görünmek
be seen together
büyük görünmek
bulk large
dibi görünmek
to run out
dipi görünmek
to be emptied
doğal görünmek
look natural
genç görünmek
look young
gibi görünmek
to look like, to look as if, to appear
görün
loom
görünme
peep
görünme
apparition
hayalet gibi görünmek
spook
iş yapıyor görünmek
(deyim) go through the motions
karaltı gibi görünmek
loom
karaltı gibi görünmek
loom up
kayar gibi görünmek
v. ride
keli görünmek/açılmak
for a fault in someone to become evident
kesenin dibi görünmek
run out of money
keyifsiz görünmek
look seedy
korkunç görünmek
look grim
kötü görünmek
(deyim) look bad
küplere binmiş gibi görünmek
look like the wrath of god
küçük göstermek/görünmek
to look younger than one is
kızgın görünmek
look like the wrath of god
mutlu görünmek
be all smiles
neşeli görünmek
appear cheerful
neşeli görünmek
look cheerful
olduğundan başka görünmek
masquerade
perişan görünmek
look a sight
perişan görünmek
be a sight
pis görünmek
look dirty
rahatsız görünmek
look seedy
rahatsız görünmek
(deyim) green about the gills
sağlıklı görünmek
look rosy about the gills
sevimli görünmek
look pleasant
sorumsuz görünmek
show to be irresponsible
sureti haktan görünmek
(for an evil-minded person) to act as if he has nothing but good intentions
tekrar görünmek
reappear
ufukta görünmek
be sighted on horizon
umutsuz görünmek
(deyim) look bad
uyur gibi görünmek
pretend to be asleep
yapar gibi görünmek
play on
yapar gibi görünmek
let on
yapar gibi görünmek
make as if to
yapar gibi görünmek
make pretense of doing
yapar gibi görünmek
play upon
yapar gibi görünmek
play at
yapar gibi görünmek
sham
yapıyormuş gibi görünmek
(deyim) go through the motions
yapıyormuş gibi görünmek
make pretense of doing
yeniden görünmek
re emerge
yol görünmek
to sense that the time has come for (one) to pack up one's traps and leave
zengin görünmek
look rich
çalışıyor görünmek
(deyim) go through the motions
çok iyi görünmek
look one's best
çıplak görünmek
appear naked
önünde görünmek
(Askeri) head-up display
üzgün görünmek
(deyim) look blue
üzgün görünmek
look green about the gills
üzgün görünmek
(deyim) look bad
üzüntülü görünmek
(deyim) look blue
şirin görünmek
look pleasant
şöyle bir görünmek
(deyim) show the flag
Türkçe - Türkçe
Görülür duruma gelmek, görülür olmak: "Kapıda Eda Hanım göründü ve ona hatır sordu."- P. Safa. İzlenim uyandırmak: "Üzgün ve yorgun görünüyordu."- H. Taner
İzlenim uyandırmak
Benzemek, görünüşünde olmak
Görülür duruma gelmek, görülür olmak
Azarlamak
çıkmak
gözükmek
başlamak
Görünme
(Osmanlı Dönemi) DİDAR
görünme
Görünmek işi: "Sabaha karşı Sevgi odaya girdiğinde gelişini duydu ama, uyur gibi görünmeyi doğru buldu."- N. Cumalı
görünme
Görünmek işi
görünmek