They said Reagan seemed calm and thoughtful.
- Onlar Reagan'ın sakin ve düşünceli göründüğünü söyledi.
Tom began to wonder how Mary always seemed to know where he'd been.
- Tom Mary'nin onun nerede olduğunu nasıl her zaman biliyor gibi göründüğünü merak etmeye başladı.
He appeared in many movies.
- O, pek çok filmde göründü.
A girl appeared before me.
- Benim önümde bir kız göründü.
Is it possible to reproduce 70 copies of your report which appeared in the November issue of The Network and distribute them to our agents?
- The Network'ün kasım meselesinde görünen raporunun 70 kopyasını üretmek ve onları ajanlarımıza dağıtmak mümkün mü?
The story appears to be true.
- Hikâye doğru görünüyor.
Your suggestion seems reasonable.
- Önerin mantıklı görünüyor.
It seems interesting to me.
- O bana ilginç görünüyor.
The world is a place of seemingly infinite complexity.
- Dünya görünüşte sonsuz karmaşanın olduğu bir yer.
Seemingly impossible things sometimes happen.
- Görünüşte imkansız şeyler bazen olur.
Tom and Mary seem to be suited for each other.
- Tom ve Mary birbirleri için uygun görünüyorlar.
He does not seem to be very tired.
- O, çok yorgun görünmüyor.