Take a liberal view of young people.
- Genç insanların özgürlükçü görüşünü al.
There was a subtle difference between their views.
- Onların görüşleri arasında ince bir fark vardı.
Don't take his remarks too literally.
- Onun görüşlerini harfiyen almayın.
Please keep your cynical remarks to yourself.
- Alaycı görüşlerini kendine saklamanı rica ediyorum.
In that respect, my opinion differs from yours.
- O bakımdan benim görüşüm sizinkinden farklıdır.
In my opinion, Twitter bird is the most evil bird in our world.
- Kendi görüşüme göre, Twitter kuşu dünyamızdaki en kötü kuştur.
He had a notion that she was very angry with him.
- Onun ona çok kızgın olduğu hususunda bir görüşü vardı.
The man fell in love at first sight.
- Adam ilk görüşte âşık oldu.
Did you fall in love with her at first sight?
- İlk görüşte ona âşık oldun mu?
Unfortunately, many Russian citizens have inadequate conception of what is happening in Kyiv.
- Ne yazık ki, birçok Rus vatandaşı Kiev'de olanlar hakkında yetersiz görüş sahibidir.
Our opinion is an idea which we have; our conviction an idea which has us.
- Bizim görüşümüz sahip olduğumuz bir fikirdir; inancımız bize sahip olan bir fikirdir.
It is hard to live up to your convictions.
- Senin görüşlerine göre yaşamak zor.
There seems to be a difference in outlook between us.
- Aramızdaki görüş açısında bir fark var gibi görünüyor.
I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things.
- Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.
Tom has bad eyesight.
- Tom'un kötü bir görüşü var.
I have poor eyesight.
- Benim kötü görüşüm var.
I'll see you after practice.
- Uygulamadan sonra görüşürüz.
See you at band practice.
- Bando uygulamasında görüşürüz.
Many people uphold the stance that 95% of DNA is junk.
- Birçok kişi DNA'nın % 95'inin önemsiz olduğu görüşünü savunur.
An option is now under consideration.
- Bir seçenek şimdi görüşülmekte.
His ideas are quite different from mine.
- Görüşleri benimkinden çok farklı.
Our opinion is an idea which we have; our conviction an idea which has us.
- Bizim görüşümüz sahip olduğumuz bir fikirdir; inancımız bize sahip olan bir fikirdir.
Unfortunately, many Russian citizens have inadequate conception of what is happening in Kyiv.
- Ne yazık ki, birçok Rus vatandaşı Kiev'de olanlar hakkında yetersiz görüş sahibidir.
If you have some troubles, I recommend you confer with him.
- Bazı sıkıntılarınız varsa onunla görüşmenizi öneririm.
I must confer with my colleagues on the matter.
- Meseleyle ilgili meslektaşlarımla görüşmeliyim.
I thought if I broke up with you, I'd never have to see you again.
- Seninle ilişkiyi bitirseydim, seninle tekrar görüşmek zorunda kalmayacağımı sandım.
I thought we came here to discuss a new deal.
- Yeni bir anlaşmayı görüşmek için buraya geldiğimizi düşündüm.
She is open to people who have a different point of view.
- O, farklı görüşten insanlara açık.
I fully agree with your point of view.
- Görüşüne tamamen katılıyorum.
The essential points of my argument have been expressed in the preceding pages.
- Benim görüşümün temel noktasını önceki sayfalarda ifade ettim.
Your argument is not based in fact.
- Görüşün gerçeğe dayalı değil.
Death is only a horizon. And a horizon is just the edge of our field of view.
- Ölüm sadece bir ufuktur. Ve bir ufuk sadece görüş alanımızın sınırıdır.
Death is only a horizon, and a horizon is nothing save the limit of our sight.
- Ölüm sadece bir ufuktur ve bir ufuk bizim görüş limitimiz hariç hiçbir şeydir.
Sami wanted to discuss a case with Layla.
- Sami, Leyla ile bir konuyu görüşmek istiyordu.
The judge told the jury not to discuss the case.
- Yargıç jüriye davayı görüşmemesini söyledi.
My eyesight is beginning to fail.
- Görüş yeteneğim bozulmaya başlıyor.
My eyesight is getting worse.
- Benim görüşüm kötüleşiyor.
He is a genius in his own opinion.
- Kendi görüşüne göre o bir deha.
Due to limited visibility navigation may be difficult.
- Sınırlı görüş nedeniyle yolculuk zor olabilir.
Visibility was severely restricted in the heavy fog.
- Görüş yoğun siste ciddi olarak sınırlı idi.
The president stated his position on the issue.
- Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.
I find her opinions odd but interesting.
- Onun görüşlerini tuhaf ama ilginç buluyorum.
Only your narrow-minded ideas are interesting.
- Sadece senin dar görüşlü fikirlerin ilginç.
I'm afraid my visual field has narrowed.
- Maalesef görüş alanım daraldı.
Tom has 20/20 vision.
- Tom'un yirmide yirmi görüşü var.
My vision's getting worse.
- Benim görüşüm kötüleşiyor.
He was the first man I interviewed for the job.
- İş için görüştüğüm ilk adamdı.
I have a job interview at two o'clock tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra ikide bir iş görüşmem var.
From an objective viewpoint, his argument was far from rational.
- Objektif olarak bakınca, onun görüşleri rasyonalizmden epey uzak.
The committee is discussing social welfare.
- Kurul sosyal yardımı görüşüyor.
Tom and Mary are discussing the situation.
- Tom ve Mary durumu görüşüyorlar.