I've been looking forward to meeting you, Tom.
- Seninle görüşmeyi iple çekiyorum.
You're acting like you know me; this is the first time we're meeting!
- Beni tanıyormuş gibi davranıyorsun; bu bizim ilk görüşmemiz!
I have a job interview at two o'clock tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra ikide bir iş görüşmem var.
When my interview was postponed until 3, I wandered around killing time.
- İş görüşmem ertelenince saat 3'e kadar boş boş gezdim.
I'd just like to have a quick conversation with Tom before we leave.
- Ben sadece biz gitmeden önce Tom'la hızlı bir görüşme yapmak istiyorum.
Fadil overheard both sides of the phone conversation.
- Fadıl her iki tarafın da telefon görüşmesine kulak misafiri oldu.
Peace talks will begin next week.
- Barış görüşmeleri gelecek hafta başlayacak.
The peace talks ended in failure.
- Barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı.
The fate of the hostages depends on the result of the negotiation.
- Tutsakların kaderi görüşmenin sonucuna göre değişir.
After much negotiation, the two sides in the dispute reached a compromise.
- Görüşmelerden sonra iki taraf, anlaşmazlık konusunda bir uzlaşmaya vardılar.
The debate will happen tonight.
- Görüşme bu gece olacak.
I think this debate is getting close to the level of the absurd.
- Bu görüşmenin saçma seviyesine yaklaştığını düşünüyorum.
We will continue the discussion.
- Görüşmeye devam edeceğiz.
Your suggestion seems irrelevant to our discussion here.
- Öneriniz bizim buradaki görüşmemizle alakasız gibi görünüyor.
The deliberations took three day.
- Görüşmeler üç gün sürdü.
Deliberations will continue Monday.
- Görüşmeler pazartesi günü devam edecek.
His job is to negotiate with foreign buyers.
- Onun işi yabancı alıcılarla görüşmek.
We want to negotiate.
- Biz görüşmek istiyoruz.
I'd like to interview him.
- Onunla görüşmek istiyorum.
I'd like to interview Tom.
- Tom'la görüşmek istiyorum.
Please make an appointment to come in and discuss this further.
- İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.
It's necessary to discuss the problem without delay.
- Gecikmeden sorunu görüşmek gereklidir.
Tom almost didn't get to meet Mary.
- Tom neredeyse Mary ile görüşmek için buluşmadı.
I look forward to meeting you again soon.
- Ben kısa sürede seninle tekrar görüşmek için sabırsızlanıyorum.
Someone named Henry said he wants to meet with you.
- Henry adlı biri seninle görüşmek istediğini söyledi.
Tom wants to meet with me.
- Tom benimle görüşmek istiyor.
How are the negotiations going?
- Görüşmeler nasıl gidiyor?
We continued negotiations with the company.
- Şirket ile görüşmelere devam ettik.
You have to be up-front and candid at interviews.
- Görüşmelerde dürüst ve samimi olmak zorundasın.
I'd like to see the doctor.
- Doktorla görüşmek istiyorum.
I've got to see a dentist.
- Dişçiyle görüşmek zorundayım.
We want to talk to you.
- Biz seninle görüşmek istiyoruz.
Problem, Tom'un müzakereye tamamen isteksiz olması.
- Sorun, Tom'un görüşmeye tamamen gönülsüz olması.