Bir dörtlü, bir üçlüden bir üye daha fazladır.
- A quartet has one more member than a trio.
Cüzdanımda daha fazla para yok.
- I have no more money in my wallet.
Onu tanıdıkça daha çok seversin.
- The more you know about him, the more you like him.
Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
- I'd like to stay one more night. Is that possible?
İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
- Good health is more valuable than anything else.
Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur.
- Tom reads more books than anyone else I know.
Tüm istediğim biraz daha dikkatti.
- All I wanted was a little more attention.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Daha fazla insanın yaptıkları şeylerden daha ziyade söyledikleri şeylerden başı belaya girer.
- More people get into trouble for things they say rather than for what they do.
Öğretmenimiz bizi bir değnekle dövmeden önce Bu, sizden ziyade beni incitecek. derdi.
- Our teacher used to say This is going to hurt me more than it hurts you before laying into us with a cane.
Onu tanıdıkça daha çok seversin.
- The more you know about him, the more you like him.
Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
- Humility often gains more than pride.
Bu sahte çevrecilikten daha fazla bir şey değil.
- That's nothing more than greenwashing.
İçecek daha fazla bir şey yok.
- There's nothing more to drink.