Aymara kültüründe birinin ebeveynlerine saygı göstermek esastır.
- In the Aymara culture, respecting one's parents is fundamental.
Erken kalkmak iyi sağlık için esastır.
- To keep early hours is fundamental to good health.
Hükümet temel değişiklikler yapmalı.
- The government must make fundamental changes.
Şimdi temel konuya dönelim.
- Let us turn now to the fundamental issue.
Kilise ve devletin ayrılması, anayasanın temel ilkelerinden biridir.
- The separation of church and state is one of the fundamental principles of the Constitution.
Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz.
- When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.
Kilise ve devletin ayrılması, anayasanın temel ilkelerinden biridir.
- The separation of church and state is one of the fundamental principles of the Constitution.
Kitabın dayanağı esasen kusurludur.
- The premise of the book is fundamentally flawed.
Önerilen kanun esasen kusurludur.
- The proposed law is fundamentally flawed.
Senin fikrinle benimki arasında temel bir fark vardır.
- There is a fundamental difference between your opinion and mine.
Hükümet temel değişiklikler yapmalı.
- The government must make fundamental changes.
İddia temel olarak kusurludur.
- The argument is fundamentally flawed.
Sorunun kendisi temel olarak yanlıştır.
- The question itself is fundamentally wrong.
Argüman temelde kusurluydu.
- The argument was fundamentally flawed.
İnsanlar temelde duygusaldır.
- Humans are fundamentally emotional.
... some new fundamental technology in the web platform ...
... the most fundamental basis for everything. Rather than trying to massage a theory or ...