Tokyo sokakları Cumartesi günleri doludur.
- The streets in Tokyo are full on Saturdays.
Hayır, teşekkür ederim. Tokum.
- No, thank you. I'm full.
Ağzın doluyken konuşma.
- Don't speak with your mouth full.
Ağzın doluyken konuşma.
- Do not talk with your mouth full.
Hiç uyumadan tam 24 saat çalıştım.
- I worked for a full 24 hours without getting any sleep.
O, ne gördüğünü polise tam olarak bildirdi.
- He reported fully what he had seen to the police.
O hala bol enerji var.
- She is still full of energy.
Elbisenin bol bir eteği var.
- The dress has a full skirt.
Bana tam adınızı verebilir misiniz lütfen?
- Can you give me your full name, please?
Tom'un tam adını biliyor musun?
- Do you know Tom's full name?
Tom şimdi benim pürdikkatime sahip.
- Tom has got my full attention now.
Şimdi pürdikkatine ihtiyacım var.
- I need your full attention now.
Kazanın sebebi olduğunun tamamen farkındadır.
- He fully realizes that he was the cause of the accident.
Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.
- All the cherry trees in the park are in full bloom.
Bütün dikkatimi dışarıdaki manzaraya yöneltti.
- He addressed my full attention to the landscape outside.
Bütün günüm sürprizlerle doluydu.
- My whole day was full of surprises.
Kazanın sebebi olduğunun tamamen farkındadır.
- He fully realizes that he was the cause of the accident.
Tom tamamen problemin farkında.
- Tom is fully aware of the problem.
Oyun çok popülerdi ondan tiyatro neredeyse tam doluydu.
- The play was so popular that the theater was almost full.
O yaşamak için uzun zamanı olmadığını çok iyi biliyordu.
- He knew full well that he didn't have long to live.
Oyun çok popülerdi ondan tiyatro neredeyse tam doluydu.
- The play was so popular that the theater was almost full.
Tam din özgürlüğü tüm insanlar için güvence altına alınmıştır.
- Full religious freedom is assured to all people.
Tom'un özetleri daima yazım hatalarıyla doludur.
- Tom's summaries are always full of misprints.
Onun elleri bebekle ilgilenmekle meşgul.
- Her hands are full taking care of the baby.
Cümlenin sonunda nokta konulmalı.
- One should add a full stop at the end of the sentence.
Bir cümlenin sonunda nokta olması gerekir.
- There needs to be a full stop at the end of a sentence.
Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.
- All the cherry trees in the park are in full bloom.
Tam din özgürlüğü tüm insanlar için güvence altına alınmıştır.
- Full religious freedom is assured to all people.
The jugs were full to the point of overflowing.
Our book gives full treatment to the subject of angling.
I was fed to the full.
It is full strange to him who hears and feels, / When wandering there in some deserted street, / The booming and the jar of ponderous wheels,.