Bir dereceye kadar, biz hepimiz ondan muzdaribiz.
- We all suffer from it to some degree.
Tarihin bize öğrettiği şey insanların ondan bir şey öğrenmemiş olmasıdır.
- What history teaches us is that men have never learned anything from it.
Ondan uzak durmanız sizin akıllılığınız.
- It was wise of you to keep away from him.
Kitabı ondan ödünç aldı.
- She borrowed the book from him.
Ben ona telefon etmek üzereyken, ondan bir mektup geldi.
- Just when I was about to phone her, a letter arrived from her.
Tom, John'un ondan ödünç para almaya çalışacağı konusunda Mary'yi uyardı.
- Tom warned Mary that John would try to borrow money from her.
Bundan kim yararlanıyor?
- Who benefits from this?
Bundan, Feminizmin hala gerekli olduğu sonucuna varabilirsin.
- From this you can conclude that feminism is still necessary.
Yakında senden haber almaktan müteşekkür olacağım.
- I would appreciate hearing from you soon.
Sanırım Tom senden çok şey öğrenebilirdi.
- I think Tom could learn a lot from you.