Ne iğrenç görünümlü bir kanepe.
- What a hideous-looking couch.
İğrenç bir yara izini açığa çıkarmak için kolunu sıvadı.
- Tom rolled up his sleeve, exposing a hideous scar.
Tom'un berbat bir baş ağrısı vardı.
- Tom had a hideous hangover.
Orada korkunç bir canavar yaşardı.
- A hideous monster used to live there.
Polis henüz bu korkunç suçu işlemiş kişiyi yakalamış değil.
- The police haven't yet caught the person who committed this hideous crime.
A piteous and hideous spectacle. Thomas Babington Macaulay.