Okuldan sonra sık sık tenis oynarım.
- I often play tennis after school.
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- He often eats breakfast there.
Mutlu çocukluğumu sıkça hatırlıyorum.
- I often remember my happy childhood.
Bugünlerde sıkça bir enerji krizinden bahsediliyor.
- We often hear about an energy crisis these days.
Pazartesi günleri çoğunlukla okula geç kalır.
- She is often late for school on Mondays.
Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.
- From my own experience, illness often comes from sleeplessness.
Peynir çoğu kez bir fareyi bir tuzağa cezbeder.
- Cheese often lures a mouse into a trap.
Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
- Humility often gains more than pride.
Tom ve arkadaşları, çoğu kez gece yarısına kadar kart oyunu oynar.
- Tom and his friends often play cards until after midnight.
Suç çoğu kez yoksullukla ilgilidir.
- Crime has often been related to poverty.
Birçok durumda, onu yapmak imkansız.
- In many cases, doing that is impossible.