Fiona'nın mektupları gittikçe daha az sıklıkta oluyordu.
- Fiona's letters were becoming less and less frequent.
Öğretmen Tom'un sık sık sınıfta bulunmamasından endişeliydi.
- The teacher was worried by Tom's frequent absence from class.
Yaygın kullanımına rağmen, bu sözcük sık sık yanlış telaffuz edilir.
- Although in common usage, this word is frequently mispronounced.
Esperantodaki en yaygın üçüncü harf e dir.
- The third most frequent letter in Esperanto is e.
Dikkatsizlik devamlı kazalara neden olur.
- Carelessness causes frequent accidents.
O sık sık okula geç kalırdı.
- She was frequently late for school.
Tom sık sık Boston'a gider.
- Tom frequently goes to Boston.
Bu çoğunlukla tatilde olur.
- It happens frequently on vacation.
Tom öğleden sonra çoğunlukla boştur.
- Tom is frequently free in the afternoon.
Yaşayan dil sayısı sıkça tartışma konusu olur ve tahmini sayı beş bin ile sekiz bin arasında değişegelmiştir.
- The number of living languages is frequently debated and estimates have varied from five thousand to eight thousand.
Son zamanlarda sıkça depremler yaşamamız beni korkutuyor.
- It scares me that we have frequently had earthquakes lately.
Shakespeare'in eserleri sıklıkla ingiliz dilinin en büyükleri arasında düşünülür.
- Shakespeare's works are frequently considered among the greatest in the English language.
Depremler sıklıkla Japonya'yı vurur.
- Earthquakes frequently hit Japan.
O, ülke dışında olduğu için sık sık Skype kullandı.
- Because she was out of the country, she used Skype frequently.
Tom sık sık Boston'a gider.
- Tom frequently goes to Boston.
I used to frequent that restaurant.
I am a frequent visitor to that city.