Çıplak gözle zor görülebilecek bir tahta kıymığı, Tom'un parmağında çok sancılı bir enfeksiyona neden oldu.
- A splinter of wood, barely visible to the naked eye, caused a very painful infection in one of Tom's fingers.
Bu son derece sancılıydı.
- It was terribly painful.
Bu acıya dayanamıyorum.
- I can't stand this pain.
Onun yüzü acıdan şekil değiştirmişti.
- His face is distorted by pain.
Midemde ara sıra olan ağrılar var.
- I have occasional pains in the stomach.
Bugün boynum ağrıyor.
- Today I have neck pain.
Cézanne doğanın yeni bir biçimde nasıl resmedileceğini biliyordu.
- Cézanne knew how to paint nature in a new way.
İki Fransız Fransızca konuşur ve Fransız ekmeği yer.
- The two Frenchmen speak French and eat French bread.
Fransız ekmeği Brezilya'da çok popülerdir.
- French bread is very popular in Brazil.
Emeksiz kazanç olmaz.
- No gains without pains.