O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
- She frankly admitted her guilt.
Samimi görüşünüzü duymama izin verin.
- Let me hear your frank opinion.
Tom o konuda çok açık sözlüydü.
- Tom was quite frank about it.
Tom gerçekten açık sözlü olmamı istiyor mu?
- Does Tom really want me to be frank?