Onun tebessümü onu rahatlattı. - His smile put her at ease.
Onun tebessümü onu rahatlattı.
His smile put her at ease.
Çince konuştuğumda içim rahat hissetmeye başlıyorum. - I'm beginning to feel at ease when I speak in Chinese.
Çince konuştuğumda içim rahat hissetmeye başlıyorum.
I'm beginning to feel at ease when I speak in Chinese.