Tom bir bağımsız yazar.
- Tom is a freelance writer.
Apartmanında tek başına olduğunda, bağımsız hissedersin. Odanda tek başına olduğunda, özgür hissedersin. Yatağında tek başına olduğunda, yalnız hissedersin.
- When you're alone in your apartment, you feel independent. When you're alone in your room, you feel free. When you're alone in your bed, you feel lonely.
Onu ücretsiz alabilirsin.
- You can get it for free.
Linux ücretsiz bir işletim sistemidir, denemelisiniz.
- Linux is a free operating system; you should try it.
Bedavaya bir dil öğrenin.
- Learn a language for free.
Yanında iki kutu bedava ayakkabı cilası ile birlikte onlar sadece 50 dolar.
- They're only $50 with two cans of shoe polish free of charge.
Yazılım seks gibidir: parasız olunca daha iyidir.
- Software is like sex: it's better when it's free.
Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
- Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
Her şahıs saldırısız toplanma ve dernek kurma ve derneğe katılma serbestisine maliktir.
- Everyone has the right to freedom of peaceful assembly and association.
Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
Herkes katkıda bulunmakta özgürdür.
- Everyone is free to contribute.
Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.
- America fancies itself the world's freest nation.
Bu beleş bir gazetedir.
- This is a free newspaper.
Beleşe bir dil öğrenin.
- Learn a language for free.
Bu eşyalar vergiden muaf.
- These goods are free of tax.
Batı Berlin Sovyet kontrolünden muaf kalacaktı.
- West Berlin would remain free of Soviet control.
Tom boş zamanında ne yapar?
- What does Tom do in his free time?
Yarın boş olup olmadığını bilmek istiyorum.
- I want to know if you'll be free tomorrow.
Küçük oğlan kendini polis memurundan kurtarmak için uğraştı.
- The little boy struggled to free himself from the policeman.
Tom kendini kurtarmak için mücadele etti.
- Tom struggled to free himself.
Kendileri için çalışmak üzere serbest bırakıldılar.
- They were freed to work for themselves.
Lincoln bütün kölelerin serbest bırakılmasını kabul etti.
- Lincoln agreed that all slaves should be freed.
Onlar köleleri özgürleştirmek için savaşmazlardı.
- They would not fight to free the slaves.
Sığırlarının serbestçe başıboş gezinmelerine izin vermemeleri teşvik edildi.
- They were encouraged not to let their cattle roam freely.
Masum bir adamı hapishaneye göndermek bir suçluyu serbest bırakmaktan daha kötüdür.
- It's worse to send an innocent man to prison than to let a criminal go free.
Telefonu kullanabilir miyim? Lütfen rahat olun.
- May I use the phone? Please feel free.
Sami cezaevinde rahatça dolaşabilirdi.
- Sami could move freely around the prison.
Sığırlarının serbestçe başıboş gezinmelerine izin vermemeleri teşvik edildi.
- They were encouraged not to let their cattle roam freely.
Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
Bu eşyalar vergiden muaf.
- These goods are free of tax.
Kapım her zaman açık. İstediğin zaman ziyaret etmeye çekinme.
- My door is always open. Feel free to visit when you want.
Orada Akai onlara katılır ve bu bitiş çizgisinin önünde herkese açık bir yarışma olur.
- There Akai joins them and it becomes a free-for-all in front of the finish line.
Linux ücretsiz bir işletim sistemidir, denemelisiniz.
- Linux is a free operating system; you should try it.
Giriş ücreti 6 £ ama Pazar günleri ücretsiz.
- The admission costs six euros but on Sundays it's free.
Bu makineyi tozdan uzak tutmalısınız.
- You must keep this machine free from dust.
Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.
- Emergency exits must be kept free of blockages for public safety.
Yanında iki kutu bedava ayakkabı cilası ile birlikte onlar sadece 50 dolar.
- They're only $50 with two cans of shoe polish free of charge.
Onu parasız alabilirsiniz.
- You may get it free of charge.
Bu kitapçık ücretsizdir.
- This booklet is free of charge.
Bileti ücretsiz aldım.
- I got the ticket free of charge.
Tom gümrüksüz mallar mağazasından bir şişe votka ve birkaç parfüm satın aldı.
- Tom bought a bottle of vodka and some perfume at the duty-free shop.
Gümrüksüz satış mağazası nerede?
- Where is the duty-free shop?
Sorunu özgürce tartıştık.
- We discussed the problem freely.
Japonya'da hükümeti özgürce eleştirebiliriz.
- In Japan we may criticize the government freely.
Serbest liman kuruldu
- A free port was established.
Onu parasız alabilirsiniz.
- You may get it free of charge.
Yanında iki kutu bedava ayakkabı cilası ile birlikte onlar sadece 50 dolar.
- They're only $50 with two cans of shoe polish free of charge.
Vergisiz bir kamera satın aldım.
- I bought a camera free of tax.
Tom Mary'nin biraz boş zamanı oluncaya kadar beklemeye karar verdi.
- Tom decided to wait until Mary had some free time.
Tom ve Mary'nin ellerinde oldukça çok fazla boş zamanı vardı.
- Tom and Mary had way too much free time on their hands.
Şirket serbest ticaret anlamına gelir.
- The company stands for free trade.
O aday serbest ticaret yanlısı.
- That candidate stands for free trade.
Özgür irade var mıdır?
- Does free will exist?
Özgür irade bir masaldır.
- Free will is a fairy tale.
Serbest konuşma özgürlüğün var ama iftira etme hakkın yok.
- You have the right to free speech, but not the right to slander.
Serbest zamanımda bloğuma yazıyorum.
- In my free time, I write on my blog.
The free group on three generators.
The drain was free.
z is the free variable in \forall x\exists y:xy=z.
Go sit on this chair, it's free.
Furthermore, the free anterior margin of the lobule is arched toward the lobe and is often involute.
OpenOffice.org is free software.
All drinks are free.
He was given free rein to do whatever he wanted.
a free man.
Whether deserved or not, the free gave Cresswell the chance to cover himself in glory with a shot on goal after the siren.
We had a wholesome, filling meal, free of meat.
I got this bike free.
free time.
Free cash flow can be very negative for profitable, fast-growing businesses and very positive for unprofitable, declining ones.
The transfer of heat from a hot object by means of upward hot air currents from the object, is due to free convection.
Justification is an act of God's free grace wherein he pardoneth all our sins. (the Westminster shorter catechism of 1647, question 33).
They were giving the tickets away free of charge.
Buy two and pay for just one – the other is free of charge.
Smith was issued a free pass after Jones' double.
securing for himself an undivided authority and a free rein for his profligacy.
So ceased the sea's uproar, when its grave SireLooked o'er th' expanse, and, riding on in light,Flung free rein to his winged obedient car.
Financially, the two New York teams have not asked for the sort of free ride at taxpayer expense that has been commonplace elsewhere.
A lighthouse is the classic example of a public good because it is difficult to prevent a ship (a free rider) from using it.
The store failed because all of the manager's friends were free riders who drove paying customers away.
I love to play football in my free time.
Whitman uses free verse to achieve effects impossible under even the broad restrictions of blank verse.
When the fire alarm went off, it was a free-for-all.
Sorry, we've been short of free-range chicken since demand rose.
free-speech advocate.
Players must remain outside the free-throw lane until the ball leaves the free-throw shooter's hands.
A free-flowing essay.
... The business world pays a lot of lip service to Hayek's 1940s ideas about free markets. ...
... to have the government substitute itself for the rights of free individuals. And what we're ...