Bay Williams'ın Vietnam Savaşı'nda savaştığını bilmiyordum.
- I didn't know that Mr. Williams fought in the Vietnam War.
Tom bütün gücüyle savaştı.
- Tom fought with all his might.
Theodore Roosevelt ile savaşmak istemem.
- I do not want to fight Theodore Roosevelt.
Büyük bir savaşçı güç yayar. O ölümüne savaşmak zorunda değildir.
- A great warrior radiates strength. He doesn't have to fight to the death.
Keşke onlar dövüşmeyi bıraksalar.
- I wish they would stop fighting.
Tom seninle dövüşmeyecek kadar akıllıdır.
- Tom knows better than to fight with you.
Madenciler dövüşmek istemiyordu.
- The miners did not want to fight.
Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
- They knew they must fight together to defeat the common enemy.
Seninle kavga etmek istemiyorum.
- I don't want to fight you.
Ben kavga etmekten hoşlanmam.
- I don't enjoy fighting.
Hastalıklarla mücadele etmek için doktorlar ilaçlar öneriyor.
- Doctors suggest drugs to fight diseases.
O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu.
- He believed that blacks could win their fight for equal rights without violence.
Tom'u kışkırtan kavgaları durdurmalısın.
- You need to stop provoking fights with Tom.
Kavga, birçok tutuklamalarla sonuçlandı.
- The fight resulted in several arrests.
George, son zamanlarda üç saatlik mücadeleden sonra yakaladığı 30 paundluk bir levreği tanımlıyordu.
- George was describing a 30 pound bass he'd caught recently after fighting it for three hours.
Sonuna kadar mücadele edelim.
- Let's fight to the last.
Sizinle döğüşmekten usandım.
- I'm tired of fighting with you.
İsyancı kuvvetler döğüşmek için hazırlandı.
- Rebel forces prepared to fight.
Onlar döğüşmeyeceklerini söylediler.
- They said they would not fight.
Mark Twain tarafından söylenmiş sevdiğim sözlerden biri Döğüşte köpeğin büyüklüğü önemli değil, köpekteki döğüşün büyüklüğü önemlidir.
- One of my favorite quotes by Mark Twain is, It's not the size of the dog in the fight, it's the size of the fight in the dog.
Büyük bir savaşçı güç yayar. O ölümüne savaşmak zorunda değildir.
- A great warrior radiates strength. He doesn't have to fight to the death.
Farragut, New Orleans'ı savaş olmadan ele geçirdi.
- Farragut captured New Orleans without a fight.
Ben kendi savaşımı veriyorum.
- I fight my own battles.
Artık mücadele etmek istemiyordu.
- She didn't want to fight no more.
Hastalıklarla mücadele etmek için doktorlar ilaçlar öneriyor.
- Doctors suggest drugs to fight diseases.
... And so we fought very hard over this. ...
... It used to be, battles were fought on battlegrounds. No more. They’re fought in cities. And ...