Onunki geriye doğru eğimli iken onun el yazısı ileri doğru eğimlidir.
- His handwriting slants forwards, whereas hers slants backwards.
Hayat sadece geriye doğru anlaşılabilir ama ileriye doğru yaşanmalıdır.
- Life can only be understood backwards, but it must be lived forwards.
Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
- Why is it easier to park the car backwards than forwards?
Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
- Why is it easier to park the car backwards than forwards?
Hayat sadece geriye doğru anlaşılabilir ama ileriye doğru yaşanmalıdır.
- Life can only be understood backwards, but it must be lived forwards.
İleri! Durmadan, korkmadan!
- Forwards! Without stopping without fearing!
Hayat sadece geriye doğru anlaşılabilir ama ileriye doğru yaşanmalıdır.
- Life can only be understood backwards, but it must be lived forwards.
Hayat sadece geriye doğru anlaşılabilir ama ileriye doğru yaşanmalıdır.
- Life can only be understood backwards, but it must be lived forwards.
Onunki geriye doğru eğimli iken onun el yazısı ileri doğru eğimlidir.
- His handwriting slants forwards, whereas hers slants backwards.
İleri gitmeye cesaret edemedim.
- I dared not go forward.
Tom ileriye doğru bir adım attı.
- Tom took a step forward.
Tom ileriye doğru bir adım attı.
- Tom took a step forward.
Tom ileriye doğru birkaç adım attı.
- Tom took a few steps forward.
Eğer en iyi ayağınızı öne koyarsanız, başarılı olursunuz.
- If you put your best foot forward, you will succeed.
O, öne doğru bir adım attı.
- He took a step forward.
Lütfen incelemesi için belgeyi idari ofise gönderin.
- Please forward the document to the administrative office for review.
Bana gönderdiğin programı Tom'a gönderdim.
- I forwarded the schedule you sent me to Tom.
Tom ileriye doğru birkaç adım attı.
- Tom took a few steps forward.
Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
- Why is it easier to park the car backwards than forwards?
Forvet oyuncusu gol attı.
- The forward kicked a goal.
Bu, ileriye yönelik büyük bir adımdır.
- This is a big step forward.
O, öne doğru bir adım attı.
- He took a step forward.
Yaşlı adam öne doğru eğildi ve karısına yumuşak bir sesle sordu.
- The old man leaned forward and asked his wife with a soft voice.
The bus driver told everyone standing up to move forward.
I'll be glad to forward your mail to you while you're gone.
The fire was confined to the forward portion of the store.
I thought his suggestion that we move in together was rather forward.
... because it dealt with this whole story line, and it's got flashbacks and flash forwards. ...