Jessie küçük eşeği ileriye doğru sürdü.
- Jessie urged the little donkey forward.
Tom ileriye doğru bir adım attı.
- Tom took a step forward.
Tom ileriye doğru birkaç adım attı.
- Tom took a few steps forward.
Hayat sadece geriye doğru anlaşılabilir ama ileriye doğru yaşanmalıdır.
- Life can only be understood backwards, but it must be lived forwards.
Eğer en iyi ayağınızı öne koyarsanız, başarılı olursunuz.
- If you put your best foot forward, you will succeed.
Yaşlı adam öne doğru eğildi ve karısına yumuşak bir sesle sordu.
- The old man leaned forward and asked his wife with a soft voice.
Sophie bilinmeyen bir gönderenden gelen bir başka mektup almak için can atıyordu.
- Sophie had been looking forward to getting another letter from the unknown sender.
Bana gönderdiğin programı Tom'a gönderdim.
- I forwarded the schedule you sent me to Tom.
Tom ileriye doğru bir adım attı.
- Tom took a step forward.
Jessie küçük eşeği ileriye doğru sürdü.
- Jessie urged the little donkey forward.
Forvet oyuncusu gol attı.
- The forward kicked a goal.
Bu, ileriye yönelik büyük bir adımdır.
- This is a big step forward.
Eğer en iyi ayağınızı öne koyarsanız, başarılı olursunuz.
- If you put your best foot forward, you will succeed.
Yaşlı adam öne doğru eğildi ve karısına yumuşak bir sesle sordu.
- The old man leaned forward and asked his wife with a soft voice.
The bus driver told everyone standing up to move forward.
I'll be glad to forward your mail to you while you're gone.
The fire was confined to the forward portion of the store.
I thought his suggestion that we move in together was rather forward.