Çok şükür ki, şehrin daha eski kısımları müttefiklerin bombalarından korundu.
- Fortunately, the older part of the city was spared from the Allies' bombs.
Neyse ki, seni konuşturdum.
- Fortunately, I've got you to talk to.
Neyse ki, hava iyiydi.
- Fortunately, the weather was good.
Bereket versin ki, hiçbir can kaybı olmadı.
- Fortunately, no lives were lost.
Bereket versin ki Tom kazada ölmedi.
- Fortunately, Tom didn't die in the accident.
Allah'tan Tom kazada ölmedi.
- Fortunately, Tom didn't die in the accident.
Çok şükür ki, şehrin daha eski kısımları müttefiklerin bombalarından korundu.
- Fortunately, the older part of the city was spared from the Allies' bombs.
Tom koltuk değneğinden düştü. Çok şükür Mary tekrar kalkması için ona yardım etti.
- Tom fell from his crutches. Fortunately, Mary helped him to get up again.
İyi ki Mary de Tom'un hissettiği aynı şekilde hissetti.
- Fortunately Mary felt the same way as did Tom.
İyi ki, hiçbir yolcu yaralanmadı.
- Fortunately, no passengers were injured.
Allahtan, kimse yaralanmadı.
- Fortunately, no one was hurt.
Seni tanıdığım için kendimi şanslı hissediyorum.
- I feel fortunate to have known you.
Burada olduğumuz için şanslıydık.
- You were fortunate to be here.
Allahtan, kimse yaralanmadı.
- Fortunately, no one was hurt.
Kız mutlu bir şekilde okuyor.
- The girl is reading happily.
Hikaye mutlu bir şekilde sona erer.
- The story ends happily.
Bereket versin ki, hiçbir can kaybı olmadı.
- Fortunately, no lives were lost.
Bereket versin ki Tom kazada ölmedi.
- Fortunately, Tom didn't die in the accident.
Bereket versin ki, denizden kurtarılan herkes hayatta ve iyi.
- Happily, everyone rescued from the sea are alive and well.
Bereket versin ki, işkolik ölmedi.
- Happily, the workaholic did not die.
Fortunately, Sam's pet hamster was not dead.
... Fortunately, the speeds at which 3G delivers the internet ...
... Well, fortunately, my mom went in to get her MRI and it ...