Uzun zaman önce terkedilmiş küçük kasaba zamanla donmuş gibi görünüyor.
- The small town, abandoned long ago, seems frozen in time.
Ben, sevdiğim tek kadın tarafından terkedilmiş hissediyorum.
- I feel abandoned by the only woman I love.
O, terk edilmiş binaları seviyor.
- He likes abandoned buildings.
O, terk edilmiş bir binada saklandı.
- He hid in an abandoned building.