Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
Ormanda yalnız başına yaşadı.
- He lived alone in the forest.
Orman yangınının dumanı çok uzaktan görüldü.
- The smoke from the forest fire was seen from very far away.
Orman yangını tüm yönlerde yayılmaya başladı.
- The forest fire began to spread in all directions.
Çok çeşitli bitkiler ve hayvanlar tropikal yağmur ormanlarında yaşıyor.
- A great variety of plants and animals live in the tropical rain forest.
Bir grup yağmur ormanlarını korumak için bir kampanya başlattı.
- A group started a campaign to preserve rain forests.
Brezilya'yı ziyaret ettiğimizde bir tropikal yağmur ormanını gezdik.
- We hiked through a tropical rain forest when we visited Brazil.
şehrin ağaçlıklı yollarında yürüdüm.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
Bizim yapay adamız, henüz çok iyi ormanlık alan değil.
- Our artificial island isn't very well forested yet.
Bizim yapay adamız, henüz çok iyi ormanlık alan değil.
- Our artificial island isn't very well forested yet.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
Forest of criticism.
If the forest fire is not contained soon the town will be at risk!.
forest green colour:.
the third brother him did sore assay, / And droue at him with all his might and maine / A forrest bill, which both his hands did straine .
I’d also whipped a billowing sugary quadruple ration of meringue and set it on top of four vast dishes of buttery crumbs and sharp, homemade lemon custard, and finished the chocolate sponge bases with whipped cream, thickened juices of black cherries and kirch, to make the seventies icon — Black Forest Gâteaux.
Smith is good at detail, but can't see the forest for the trees.