force, violence, dependance, storm

listen to the pronunciation of force, violence, dependance, storm
İngilizce - Türkçe

force, violence, dependance, storm teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

stress
stres

Tom çok stresli bir işi var. - Tom has a very stressful job.

Tom'un işi aşırı stress yaratıyor. - Tom's job creates extreme stress.

stress
{f} zorlan

Tom stresle baş etmekte zorlandığını söylüyor. - Tom says he's having trouble coping with the stress.

stress
belirtmek
stress
önem vermek
stress
vurgu koymak
stress
sıkıntı
stress
{i} zorlama
stress
(Mühendislik) gerilim

O, gerilimle başa çıkamıyor. - She is unable to cope with stress.

Tom Mary'ye John'un gerçekten gerilim altında olduğunu söyledi. - Tom told Mary that he thought John was really stressed out.

stress
(fiil) sıkıştırmak, baskı yapmak, vurgulamak, tonlamak, önemle belirtmek
stress
{i} vurgulama

Bu konuyu vurgulamak istiyorum. - I want to stress this point.

Tarifeleri blok olarak kontrol etmenin ülke ülke kontrol etmekten daha uygun olduğunu vurgulamak istiyorum. - I would like to stress that it is more convenient to control tariffs as a bloc rather than country by country.

stress
{f} sıkıştırmak
stress
{f} baskı yapmak
stress
{i} basınç
stress
{i} baskı

Ben baskı hissediyorum. - I'm feeling stressed.

Yerçekimi insan vücuduna baskı yapıyor. - Gravity stresses the human body.

stress
{f} tonlamak
stress
ehemmiyet
stress
kuvvet
stress
{i} vurgu

Dün ya da evvelsi gün Asahi gazetesinde Wikipedia'dan alıntı yapmamanız gerektiğini vurgulayan bir ifade vardı. - There was a statement in the Asahi newspaper yesterday or the day before stressing that you shouldn't quote Wikipedia.

Konuşmasında vurguladığı her ifadeyi not aldım. - I wrote down every phrase in his speech that he stressed.

İngilizce - İngilizce
{n} stress
force, violence, dependance, storm