Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
- This ship is not fit for an ocean voyage.
Geç kaldığım için üzgünüm.
- Sorry for being late.
Çünkü dün uzun bir süre çalıştım.
- Because I studied for a long time yesterday.
Jim kızgın çünkü sinema randevusu gerçekleşmedi ve yağmurda onu bekleyerek bir saat geçirdi.
- Jim's angry because his date for the movie stood him up and he wasted an hour waiting for her in the rain.
Güneş batarken, hepimiz eve doğru hareket ettik.
- The sun having set, we all started for home.
Biz, onun bu iş için doğru adam olduğunu keşfettik.
- We've found him to be the right man for the job.
Lütfen geç geldiğimden dolayı beni affet.
- Please pardon me for coming late.
Claude; sınıfımda klorofil dolayısıyla yeşil tenli olan ototrofik bir çocuk, ayın ormanlaşmasını hayal ediyor.
- Claude, an autotropic boy in my class whose skin is green due to chlorophyll, dreams of foresting the moon.
Bu giysinin içinde tıpkı bir sporcu gibi görünüyorum fakat gerçek şu ki hiç spor yapmam.
- I look for all the world like an athlete in this outfit, but the truth is I don't do any sports at all.
İki saat süresince karın içinde otobüsü bekledim.
- I waited for the bus in the snow as long as two hours.
Bu yer yüzmek için elverişli.
- The place is convenient for swimming.
O müzik eğitimi amacıyla Avusturya'ya gitti.
- He went to Austria for the purpose of studying music.
O, resim eğitimi amacıyla Paris'e gitmeye karar verdi.
- He decided to go to Paris for the purpose of studying painting.
Senin için onun yoluna gireceğini umuyorum, Tom.
- I hope it works out for you, Tom.
Bir süredir onunla ilgili bir şey görmedim.
- I haven't seen anything of him for some time.
Bir aydan kısa bir süredir Çin'de bulunuyorum.
- I've been in China for less than a month.
Bu sembol, direnç ve bütünlüğü simgeliyor.
- This symbol stands for strength and integrity.
Dirsek kol ve önkol arasında eklemdir.
- The elbow is the joint between the arm and forearm.
Su olmasa dünyada hiç kimse yaşayamaz.
- If it were not for water, no one could live on earth.
Su olmasaydı, dünyada hayat olmazdı.
- If it were not for water, there would be no life on the earth.
İzlandaca bir cümlenin İngilizce bir çevirisi varsa ve İngilizce cümlenin Svahilice bir çevirisi varsa, daha sonra bu, dolaylı olarak İzlandaca cümle için Svahilice bir çeviri sağlayacaktır.
- If an Icelandic sentence has a translation in English, and the English sentence has a translation in Swahili, then indirectly, this will provide a Swahili translation for the Icelandic sentence.
Sınavda başarısız olarak hakettiğin cezayı gördün,sınava hiç çalışmadın.
- It serves you right that you failed your exam. You didn't study for it at all.
Kilo alacağı korkusuyla diyet yapıyor.
- She is on a diet for fear that she will put on weight.
Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
- In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
Tom Mary ile çalışmaya başladığından beri üç yıl oldu.
- It's been three years since Tom started working for Mary.
Tom'un alnında Mary onu son gördüğünden beri yeni bir yara vardı.
- Tom had a new scar on his forehead since the last time Mary had seen him.
Sevmek ve sevilmek, bunlar mutluluğun büyük biçimleridir.
- To love and to be loved, these are the biggest forms of happiness.
Tom uzun süredir Mary'yi sevmektedir.
- Tom has loved Mary for a long time.
Bunun için özür dilerim.
- I apologize for this.
Bunun için tüm sorumluluğu kabul edeceğim.
- I will accept full responsibility for this.
Ben nezaketin için sana çok minnettarım.
- I am much obliged to you for your kindness.
Sana olan aşkım sana her şeyi söylememe izin vermeyecek. Bazı şeyler söylenmemiş olarak bırakılsa iyi olur.
- My love for you won't let me tell you everything. Some things are better left unsaid.
Karar vermek size kalmış.
- That's for you to decide.
Yardımınız için size çok minnettarım.
- I'm very grateful to you for your help.
Patates cipsi senin için iyi değildir.
- Potato chips are not good for you.
Senin için akşam yemeği pişireyim mi?
- Shall I cook dinner for you?
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
Tom yaptığı bütün iş karşılığında ne alıyor?
- What does Tom get in return for all the work he's done?
Yer yokluğu yüzünden bu sorunu atlamak zorunda kaldım.
- I had to leave out this problem for lack of space.
O, cinayet yüzünden hapse atılmıştır.
- He was framed for murder.
O, cinayet nedeniyle hapse gönderildi.
- He was sent to jail for murder.
Bizim tren deprem nedeniyle beş saat süreyle durdu.
- Our train stopped for five hours owing to the earthquake.
Sağlık zenginliğin üstündedir, zira zenginlik bize sağlık kadar çok mutluluk vermiyor.
- Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that.
Kitabı masaya geri koysan iyi olur, zira sahibi oraya geri dönecek.
- You had better put the book back on the desk, for the owner will come back there.
Bana gelince, uluslar arası klas bir insan olmaya çabalamak yerine, açık fikirli bir dünya insanı olmak istiyorum.
- As for me, instead of trying to be a cool, international man, I would like to be an open-minded earth person.
Tom uzaktayken onun yerine kim çalışacak?
- Who will fill in for Tom when he is away?
Kadın onu başka bir erkek uğruna terk etti.
- She left him for another man.
Sağlığım uğruna işimi bırakacağım.
- I'll quit my job for the sake of my health.
Onun için ne kadar ödedin?
- How much did you pay for him?
Onun için bir gömlek satın aldı.
- She bought a shirt for him.
Bu benim için çok zordu.
- It's too hard for me.
Bu benim için çok zordu.
- This is very difficult for me.
Mağdur kimselerin yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamalıyız.
- We must provide food and clothes for the victims.
Bereket versin ki, yolda fırtınayla karşılaşmadılar.
- Fortunately they had no storms on the way.
Bu oda uyumak için uygun değil.
- This room is not suitable for sleeping.
Onun görev için uygunluğundan hiç kimsenin kuşkusu yok.
- No one doubts her fitness for the post.
Pele, birçok önemli maçta Brezilyalı takımlar adına oynadı.
- Pele played for the Brazilian teams in many important matches.
O, onun adına konuştu.
- She spoke up for him.
Tüm hatalarına rağmen, o iyi bir adam.
- For all his faults, he is a good fellow.
Bütün servetine rağmen o mutlu değildir.
- For all his riches he is not happy.
Acemi bir muhabir olarak görevini iyi yapıyorsun.
- You are doing well for a cub reporter.
Hava tahminlerine göre yarın kar yağacak.
- According to the weather forecast, it will snow tomorrow.
Son zamanlardaki olaylar sebebiyle, kendimi işime vermem tamamen imkansız.
- Due to recent events, it is completely impossible for me to focus on my work.
Sonuçta, o şiddet suçu sebebiyle beş yıl hapis yatmıştı.
- Eventually, he was sentenced to five years in prison for the violent crime.
What did he ask you for?.
UK He looks better for having lost weight.
Because of these trees, he can't see the forest.
- He can't see the forest for the trees.
My nephew was excused because of his youth.
- Because my nephew was still young, he was forgiven.
All I want is for you to be happy. (=All I want is that you be happy.).
He was headed for the door when he remembered.
I will stand in for him.
He lost his job, for he got into trouble.
He was nervous because he was leaving for the United States the next morning.
- He was nervous because he was leaving for America the next morning.
She won't leave the room, because she doesn't want to catch another cold.
- She doesn't dare leave the room for fear she should catch cold.
I'm looking for my friend.
Mr. Joseph Blenkinshaw was perhaps not worth quite so much as was reported; but for all that he was a very wealthy man.
run for it.
You are the very person I have been looking for.
- You're the very person I've been looking for.
The teacher said: Above all, what is necessary for success is perseverance.
- The teacher said: What is necessary for success, above all, is perseverance.