Bu oda uyumak için uygun değil.
- This room is not suitable for sleeping.
Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
- This ship is not fit for an ocean voyage.
Nick Portekizce'yi çok iyi konuşabilir. Çünkü 5 yıldır onu öğreniyor.
- Nick can speak Portuguese very well. That's because he's been studying it for 5 years.
Mutlu olmaya karar verdim çünkü sağlığım için iyi.
- I decided to be happy because it's good for my health.
Güneş batarken, hepimiz eve doğru hareket ettik.
- The sun having set, we all started for home.
Biz, onun bu iş için doğru adam olduğunu keşfettik.
- We've found him to be the right man for the job.
Claude; sınıfımda klorofil dolayısıyla yeşil tenli olan ototrofik bir çocuk, ayın ormanlaşmasını hayal ediyor.
- Claude, an autotropic boy in my class whose skin is green due to chlorophyll, dreams of foresting the moon.
Okula yakın yaşadığımdan dolayı,öğle yemeği için eve geliyorum.
- Because I live near the school, I come home for lunch.
Bu giysinin içinde tıpkı bir sporcu gibi görünüyorum fakat gerçek şu ki hiç spor yapmam.
- I look for all the world like an athlete in this outfit, but the truth is I don't do any sports at all.
İki saat süresince karın içinde otobüsü bekledim.
- I waited for the bus in the snow as long as two hours.
Bu yer yüzmek için elverişli.
- The place is convenient for swimming.
O müzik eğitimi amacıyla İtalya'ya gitti.
- He went to Italy for the purpose of studying music.
Çok sayıda öğrenci müzik eğitimi yapmak amacıyla Avrupa'ya gider.
- Many students go to Europe for the purpose of studying music.
Senin için onun yoluna gireceğini umuyorum, Tom.
- I hope it works out for you, Tom.
Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.
- If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery.
Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
- I want to leave these packages for a while.
Dirsek kol ve önkol arasında eklemdir.
- The elbow is the joint between the arm and forearm.
Birlik, düşmanın saldırılarına karşı cesurca direndi.
- The force held out bravely against their enemy's attacks.
Su olmasa dünyada hiç kimse yaşayamaz.
- If it were not for water, no one could live on earth.
Tüm dünyada insanlar barış için endişeli.
- People all over the world are anxious for peace.
Sınavda başarısız olarak hakettiğin cezayı gördün,sınava hiç çalışmadın.
- It serves you right that you failed your exam. You didn't study for it at all.
Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
- In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
Randevuya zamanında yetişeyim diye taksiye bindim.
- I took a taxi so that I would be in time for the appointment.
Nasıl göründüğünü unutmayayım diye lütfen bana bir fotoğrafını ver.
- Please give me your picture lest I forget how you look.
O Amerika'ya gittiğinden beri ondan haber almadım.
- I have not heard from him since he left for America.
20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
- Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
Tom uzun süredir Mary'yi sevmektedir.
- Tom has loved Mary for a long time.
Sevmek ve sevilmek, bunlar mutluluğun büyük biçimleridir.
- To love and to be loved, these are the biggest forms of happiness.
Bunun için onu ne kadar övsek azdır.
- We cannot praise him highly enough for this.
Bunun için iyi bir neden vardı.
- There was a good reason for this.
Sana olan aşkım sana her şeyi söylememe izin vermeyecek. Bazı şeyler söylenmemiş olarak bırakılsa iyi olur.
- My love for you won't let me tell you everything. Some things are better left unsaid.
Yardımın için sana çok fazla teşekkür edemeyiz.
- We cannot thank you too much for your help.
İyiliğiniz için size minnettarım.
- I am grateful to you for your kindness.
Karar vermek size kalmış.
- That's for you to decide.
İşte senin için bir mektup.
- Here is a letter for you.
Patates cipsi senin için iyi değildir.
- Potato chips are not good for you.
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
Tom yaptığı bütün iş karşılığında ne alıyor?
- What does Tom get in return for all the work he's done?
O, iki yanlış başlama yüzünden yarıştan diskalifiye edildi.
- She was disqualified from the race for two false starts.
O, cinayet yüzünden hapse atılmıştır.
- He was framed for murder.
O, cinayet nedeniyle hapse gönderildi.
- He was sent to jail for murder.
Sağlık sorunları nedeniyle okulu bıraktı.
- She quit school for health reasons.
Kitabı masaya geri koysan iyi olur, zira sahibi oraya geri dönecek.
- You had better put the book back on the desk, for the owner will come back there.
Sağlık zenginliğin üstündedir, zira birincisi ikincisinden daha önemlidir.
- Health is above wealth, for the former is more important than the latter.
Derin ve saygılı huşuyla şamdanı önceki yerine koydum.
- With deep and reverent awe I replaced the candelabrum in its former position.
ABD'de, insanların nakit ödeme yerine bir çek yazmaları yaygındır.
- In the U.S., it is common for people to write a check instead of paying cash.
Yaşlı insanlar, uğruna yaşayacak bir şeye ihtiyaç duyar.
- Old people need something to live for.
Sağlığım uğruna işimi bırakacağım.
- I'll quit my job for the sake of my health.
Bay White onun için mahkemeye çıktı.
- Mr White appeared for him in court.
Onun için ne kadar ödedin?
- How much did you pay for him?
Bu benim için çok zordu.
- This is too difficult for me.
Bu benim için çok zordu.
- It was too difficult for me.
Mağdur kimselerin yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamalıyız.
- We must provide food and clothes for the victims.
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
Onun görev için uygunluğundan hiç kimsenin kuşkusu yok.
- No one doubts her fitness for the post.
Bu oda uyumak için uygun değil.
- This room is not suitable for sleeping.
O, onun adına konuştu.
- She spoke up for him.
O evsizler adına konuştu.
- She spoke for the homeless.
Tüm hatalarına rağmen, o iyi bir adam.
- For all his faults, he is a good fellow.
Bütün servetine rağmen hâlâ mutsuzdu.
- For all his wealth, he was still unhappy.
Hava tahminlerine göre yarın kar yağacak.
- According to the weather forecast, it will snow tomorrow.
Onun görev için uygunluğundan hiç kimsenin kuşkusu yok.
- No one doubts her fitness for the post.
Sonuçta, o şiddet suçu sebebiyle beş yıl hapis yatmıştı.
- Eventually, he was sentenced to five years in prison for the violent crime.
Dikkatsizliği sebebiyle kendinden utanıyordu.
- She was ashamed of herself for her carelessness.
What did he ask you for?.
UK He looks better for having lost weight.
My nephew was excused because of his youth.
- Because my nephew was still young, he was forgiven.
Because of these trees, he can't see the forest.
- He can't see the forest for the trees.
All I want is for you to be happy. (=All I want is that you be happy.).
He was headed for the door when he remembered.
I will stand in for him.
He lost his job, for he got into trouble.
She won't leave the room, because she doesn't want to catch another cold.
- She doesn't dare leave the room for fear she should catch cold.
He was nervous because he was leaving for the United States the next morning.
- He was nervous because he was leaving for America the next morning.
I'm looking for my friend.
Mr. Joseph Blenkinshaw was perhaps not worth quite so much as was reported; but for all that he was a very wealthy man.
run for it.
The teacher said: Above all, what is necessary for success is perseverance.
- The teacher said: What is necessary for success, above all, is perseverance.
You are the very person I have been looking for.
- You're the very person I've been looking for.