Tom pozitif üzerinde odaklanır ve negatif üzerinde durmaz.
- Tom focuses on the positive and doesn't dwell on the negative.
Tom neyin yapılması gerektiği konusuna odaklanmakta sorun yaşadı.
- Tom had trouble focusing on what needed to be done.
Onun üzerinde odaklanmak istiyorum.
- I want to focus on that.
Gelecek ayın konusunun odak noktası küresel ısınmanın etkileri olacak.
- The focus of next month's issue will be the effects of global warming.
Odak noktasını kaybetmeyelim.
- Let's not lose focus.
Odaklanmış kalmanı istiyorum.
- I need you to stay focused.
Görüntü odak dışında.
- The image is out of focus.
Dikkatimi okumaya odaklamaya çalıştım.
- I tried to focus my attention on reading.
Bir şeye odaklan ve onu iyi yap.
- Focus on one thing and do it well.
Odaklanmış kalmanı istiyorum.
- I need you to stay focused.
I believe I can bring the high degree of focus required for this important job.
Focus on passing the test.
If you're going to beat your competitors, you need to focus.
During this scene, the boy’s face shifts subtly from soft focus into sharp focus.
Text entered at the keyboard or pasted from a clipboard is sent to the component which currently has the focus.
Unfortunately, the license plate is out of focus in this image.