Onunla utanmadan flört etti.
- She flirted with him shamelessly.
Tom işyerinde Mary ile flört etti.
- Tom flirted with Mary at work.
Kızlar benimle flört etmek isterse elimde değil.
- I can't help it if girls want to flirt with me.
Tom ve Mary her zaman birbirleriyle flört ediyorlar.
- Tom and Mary are always flirting with each other.
Tanıştığı her kadınla flört eder.
- He flirts with every woman he meets.
Tom Mary'nin onunla flört ettiğini fark etmedi.
- Tom didn't notice that Mary was flirting with him.
Fransızların flört etmede iyi oldukları doğru mu?
- Is it true that the French are masters at flirting?