Bu giysiler nihayet kuru.
- These clothes are finally dry.
O, nihayet IBM'in başkanı oldu.
- He finally became the president of IBM.
Tom en sonunda Mary'yi yeni bir bilgisayar alması için ikna etti.
- Tom finally talked Mary into buying a new computer.
En sonunda kafa karıştıran labirentten dışarı çıkabildim.
- I finally found my way out of the confusing maze.
Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
- Because of hunger and fatigue, the dog finally died.
O, sonunda IBM'in başkanı oldu.
- He finally became the president of IBM.
Tom ve Mary nihayet tamamen yalnızdı.
- Tom and Mary were finally completely alone.
Tom sonunda Mary'den bir ders kitabı aldı.
- Tom finally got a text from Mary.
Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur.
- It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.
Son olarak, birisi konuştu.
- Finally, someone spoke.
Son olarak, son gün ne aldınız?
- Finally, What did you buy the last day?
Biz nihai bir karar aldık.
- We've made a final decision.
O, nihai taslakla meşguldür.
- He is busy with the final draft.
Sonunda,gerçeği öğrendik.
- Finally we have learned the truth.
Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
- Because of hunger and fatigue, the dog finally died.
Karar henüz kesinleşmiş değil.
- The decision is not yet final.
O bütçe henüz kesinleşmiş değil.
- That budget isn't yet final.
İlerlememize engel olan şeyler eninde sonunda kaldırıldı.
- The obstacles to our progress have been removed at last.
Gazetelere göre adam sonunda itiraf etti.
- According to the papers, the man has finally confessed.
Sonunda oturmak ve gazete okumak için zaman buldum.
- I finally found time to sit down and read the newspaper.
Henüz hiçbir şey bitmiş değil.
- Nothing is final yet.
Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
- With hunger and fatigue, the dog died at last.
Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi.
- At last a good idea struck me.
Katil sonunda dün gece yakalandı.
- The murderer was finally caught last night.
Nihayet, Japonya'nın bu bölümüne bahar geldi.
- At last, spring has come to this part of Japan.
Boşanma kağıtlarını az önce imzaladım, nihayet özgürüm!
- I've just signed the divorce papers; I'm free at last!
Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
- Because of hunger and fatigue, the dog finally died.
Dişi aslan sonunda ceylanı kovaladı.
- The lioness finally gave chase to the gazelle.
Bu öğleden sonra final sınavına hazırlanacağım.
- I'm going to prepare for the final exams this afternoon.
Final sınavında birkaç hata yaptım.
- I made several mistakes on the final exam.
En sonunda kafa karıştıran labirentten dışarı çıkabildim.
- I finally found my way out of the confusing maze.
Tom ve Mary en sonunda yalnız kalmışlardı.
- Tom and Mary were finally alone.
Finally, I washed my dog.
The question of his long-term success has now been finally settled.
The contest was long, but the Romans finally conquered.
The rains, which are still falling, have endly allayed this evil.
The shots were included as part of BBC natural history producer Fergus Beeley nature diary from Beinn Eighe’s National Nature Reserve show water being blown back uphill on a windy day in Torridon. They have been picked up by the media as an ‘and finally’ and widely circulated.
Jim is studying hard for his finals.
- Jim, finaller için sıkı çalışıyor.
We advanced to the finals.
- Biz finale yükseldik.
The finale of The Sopranos, which aired in 2007, had 11.9 million Americans glued to their TV sets.
- 2007 yılında yayınlanan The Sopranos finali, 11,9 milyon Amerikalıyı televizyonlarına yapıştırılmıştı.
The finale was so good, that I rewatched it many times.
- Final o kadar iyiydi ki onu defalarca yeniden izledim.
... to let businesses figure out how long they can continue to pay premiums until finally ...
... until he finally convinces the king and queen of Spain ...