Altı saatlik tırmanıştan sonra, nihayet dağın zirvesine ulaşmayı başardık.
- After six hours' climbing, we finally succeeded in reaching the top of the mountain.
Tamam, pekala, Willie nihayet kabul etti.
- Well, OK, Willie finally agreed.
Tom ve Mary en sonunda yalnız kalmışlardı.
- Tom and Mary were finally alone.
Tom en sonunda Meryem'e sırrı vermeyi kabul etti.
- Tom finally agreed to let Mary in on the secret.
Sonunda,gerçeği öğrendik.
- Finally we have learned the truth.
O, sonunda IBM'in başkanı oldu.
- He finally became the president of IBM.
Tom ve Mary nihayet tamamen yalnızdı.
- Tom and Mary were finally completely alone.
Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur.
- It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.
Tom sonunda Mary'den bir ders kitabı aldı.
- Tom finally got a text from Mary.
Son olarak, birisi konuştu.
- Finally, someone spoke.
İngilizcede dilin sekiz ana bölümü vardır:isim,fiil,sıfat,zarf,zamir,edat,bağlaç ve son olarak ünlem.
- In English there are eight main parts of speech: noun, verb, adjective, adverb, pronoun, preposition, conjunction and finally interjection.
Tom nihai kararı Mary'ye bıraktı.
- Tom left the final decision to Mary.
Biz nihai bir karar aldık.
- We've made a final decision.
Sonunda,gerçeği öğrendik.
- Finally we have learned the truth.
Romanın son sayfasını henüz okumadım.
- I haven't read the final page of the novel yet.
Plan henüz kesinleşmiş değil.
- The plan is not yet finalized.
Planlar henüz kesinleşmiş değil.
- Plans haven't yet been finalized.
İlerlememize engel olan şeyler eninde sonunda kaldırıldı.
- The obstacles to our progress have been removed at last.
Gazetelere göre adam sonunda itiraf etti.
- According to the papers, the man has finally confessed.
Sonunda oturmak ve gazete okumak için zaman buldum.
- I finally found time to sit down and read the newspaper.
Henüz hiçbir şey bitmiş değil.
- Nothing is final yet.
Sonunda,gerçeği öğrendik.
- At last, the truth became known to us.
Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi.
- At last a good idea struck me.
Katil sonunda dün gece yakalandı.
- The murderer was finally caught last night.
Nihayet, onlar kanla özgürlüğü satın aldı.
- At last, they purchased freedom with blood.
Nihayet, Mario prensesin sevgisini kazanmayı başardı.
- At last, Mario managed to win the princess's love.
Sonunda,gerçeği öğrendik.
- Finally we have learned the truth.
Sonunda onu polise teslim etmeye karar verdik.
- We finally decided to give him over to the police.
Tom final sınavını geçemedi.
- Tom failed to pass the final exam.
Final sınavında birkaç hata yaptım.
- I made several mistakes on the final exam.
En sonunda kafa karıştıran labirentten dışarı çıkabildim.
- I finally found my way out of the confusing maze.
Tom ve Mary en sonunda yalnız kalmışlardı.
- Tom and Mary were finally alone.
Finally, I washed my dog.
The question of his long-term success has now been finally settled.
The contest was long, but the Romans finally conquered.
The rains, which are still falling, have endly allayed this evil.
The shots were included as part of BBC natural history producer Fergus Beeley nature diary from Beinn Eighe’s National Nature Reserve show water being blown back uphill on a windy day in Torridon. They have been picked up by the media as an ‘and finally’ and widely circulated.
Five runners reached the finals.
- Beş koşucu finale ulaştı.
Tom was eliminated before he got to the finals.
- Tom finallere yükselemeden elendi.
The finale was so good, that I rewatched it many times.
- Final o kadar iyiydi ki onu defalarca yeniden izledim.
The finale of The Sopranos, which aired in 2007, had 11.9 million Americans glued to their TV sets.
- 2007 yılında yayınlanan The Sopranos finali, 11,9 milyon Amerikalıyı televizyonlarına yapıştırılmıştı.
... home from a war that after twelve long years is finally coming to an end ...
... clearly plate keeps playing a video game and we are finally ...