The children occupied the large and spacious classroom.
- Çocuklar geniş ve ferah sınıf işgal etti.
A mirror wall in the room creates an illusion of spaciousness.
- Odadaki bir ayna duvar bir ferahlık yanılsaması yaratır.
I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
- Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.
It has a refreshing taste.
- Ferahlatıcı bir tadı var.
New Age ideas are a refreshing alternative to the staid orthodoxy of traditional Christianity.
- Yeni Çağ fikirleri geleneksel Hıristiyanlığın ağırbaşlı ortadoksluğu için ferahlatıcı bir alternatiftir.
This is such a relief.
- Bu böyle bir ferahlık.
I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
- Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.