fenalaşmış

listen to the pronunciation of fenalaşmış
Türkçe - İngilizce
aggravated
{a} made worse, increased
made more severe or intense especially in law; "aggravated assault"
made more severe or intense especially in law; "aggravated assault
past of aggravate
{s} made worse, made more severe; annoyed, irritated
Aggravated is used to describe a serious crime which involves violence. He was jailed for aggravated assault. an aggravated offence is one in which a criminal does something that makes their original crime more serious
incited, especially deliberately, to anger; "aggravated by passive resistance"; "the provoked animal attacked the child"
fena
evil
fena
{s} bad

The amount of smoke that comes out of an electronic cigarette isn't bad at all. - Elektronik sigaradan çıkan duman miktarı hiç fena değil.

It seems that he was badly scolded. - O, fena halde azarlanmış görünüyor.

fena
badly

Tom was badly injured in a traffic accident. - Tom bir trafik kazasında fena halde yaralandı.

She badly needed the money. - Onun fena halde paraya ihtiyacı vardı.

fena
{s} wicked
fena
annihilate
fena
unpleasant
fena
nasty
fena
a lot
fena
nefarious
fena
harmful
fena
abominable
fena
bad; evil
fena
malicious
fena
badly, poorly
fena
terrible, miserable
fena
unholy
fena
extremely, terribly
fena
sinister
fena
poor
fena
vicious
fena
ill
fena
sinful
fena
angrily
fena
poorly
fena
foul
fena
bad; wicked, evil; ill; unpleasant; badly; a lot
fena
ill, sick
fena
noxious
fena
amiss
fena
violent
fena
deleterious
fena
meager
Türkçe - Türkçe

fenalaşmış teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

FENA
(Osmanlı Dönemi) Geçip gitme
FENA
(Osmanlı Dönemi) Çok kocamış olmak
FENA
(Osmanlı Dönemi) Tas: Kendi varlığından geçmek
FENA
(Osmanlı Dönemi) Kötü
FENA
(Osmanlı Dönemi) Geçici dünya
FENA
(Osmanlı Dönemi) (Beka'nın zıddı) Yokluk. Yok olma
FENA
(Osmanlı Dönemi) Devamlı olmayan
fena
Ölümlü olma durumu, ölümlülük
fena
Davranışları toplumun ahlak anlayışına uymayan: "Siz fena adamsınız, odanıza geldiğime bin kere pişman oldum."- P. Safa. Ölümlü olma durumu, ölümlülük
fena
Çok
fena
Hoşa gitmeyen, rahatsız edici
fena
Hoşa gitmeyen, rahatsız edici: "Fena günler yaşadığına inanmak için bin şahit lazım."- R. H. Karay
fena
Üzücü
fena
Davranışları toplumun ahlâk anlayışına uymayan
fena
İyi nitelikte olmayan, kötü: "Rüşvet aslında fena şeydir, fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir."- B. Felek. Üzücü: "Bu savaş yılları o kadar fena ve ağır felaketler öğretmişti ki..."- H. E. Adıvar. Çok: "Tenis oynarken bileğim burkuldu, berbat, fena acıyor."- P. Safa. İstenilen ve gereken nitelikte olmayan (kişi)
fena
İstenilen ve gereken nitelikte olmayan
fena
İyi nitelikte olmayan, kötü
fenâ
(Osmanlı Dönemi) yokluk, yok olma
fenalaşmış