Onların işi kurumuş ağaçları kesip devirmek.
- Their job is to fell the dead trees.
Fadıl, Mısırlı bir Müslüman kadına derinden aşık oldu.
- Fadil fell deeply in love with a Muslim woman from Egypt.
O derin bir uykuya daldı.
- She fell into a profound sleep.
Komşunun çocuğu bir ağaçtan tepe üstü düştü.
- The boy next door fell head first from a tree.
O suya tepetaklak düştü.
- He fell head over heels into the water.
Tom düştü ve kolunu kırdı.
- Tom fell and broke his arm.
Üzerine düştüğümde bileğimi kırdım.
- I broke my wrist when I fell on it.
Onların işi kurumuş ağaçları kesip devirmek.
- Their job is to fell the dead trees.
O, merdivenden düştü.
- She fell down the ladder.
O yaklaştı ve dizlerinin üzerine düştü.
- He approached and fell on his knees.
Merdiven çöktü ve o düştü.
- The stairs collapsed and he fell.
Ev bir depremde çöktü.
- The house fell down in an earthquake.
I can't believe how many people still fall for the coin glued to the sidewalk.
He really fell for the attractive waitress at his favorite restaurant.
To fell seam allowances, catch the lining underneath before emerging 1/4 (6mm) ahead, and 1/8 (3mm) to 1/4 (6mm) into the seam allowance.