feeling; spirit; state of mind or heart

listen to the pronunciation of feeling; spirit; state of mind or heart
İngilizce - Türkçe
duygu, ruh, akıl ve kalp durumu
cheer
{f} neşelendirmek

Seni neşelendirmek istiyorum. - I want to cheer you up.

Tom Mary'yi neşelendirmek istiyor. - Tom wants to cheer Mary up.

cheer
neşe

O her zaman neşeli ve güler yüzlüdür. - He is always cheerful and smiling.

Neşelen! Bizi kurtaracaklarından eminim. - Cheer up! I'm sure we'll be saved.

cheer
şenlendirmek
cheer
Cheer up Keyfine bak Gecmiş olsun !
cheer
tempo ile bağırarak taraf tutmak
cheer
{i} yiyecek erzak
cheer
{f} (sözle) tezahürat yapmak
cheer
teşvik
cheer
memnun etmek
cheer
{i} neşelendiren şey
cheer
bağırış
cheer
{f} ferahlamak
cheer
destekleyici şekilde bağırmak
cheer
{i} sevinç çığlığı
cheer
(fiil) alkışlamak, keyiflendirmek, neşelendirmek, teşvik etmek, teselli etmek, avutmak, ferahlamak, sevinçle bağırmak, neşeli sesler çıkarmak
cheer
(isim) alkış, sevinç çığlığı; teselli; tezahürat; avuntu, neşelendiren şey, keyif, neşe; huy, mizaç; yiyecek erzak; misafirperverlik
cheer
{i} avuntu
cheer
{i} huy

Annem, kaygısız, neşeli ve iyi huyludur. - My mother is carefree, cheerful and good-natured.

cheer
{i} teselli

Tom'un biraz teselliye ihtiyacı var. - Tom needs a little cheering up.

O ona yarın asılacaksın dedi. Bunu duymak kesinlikle onu teselli etmedi. - They told him: Tomorrow you are to be hanged. Hearing that did not exactly cheer him.

İngilizce - İngilizce
cheer