Korkunç gürültü ilk defa gelen birini şaşırttı.
- The fearful noise astonished anyone coming for the first time.
Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur.
- This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed.
Kaçınılamaz şeyden korkmak aptalcadır.
- It is foolish to fear what you cannot avoid.
Ölümden korkmak, ölmekten daha acımasızdır.
- It is more cruel to fear death than to die.
Ken korkunç bir soğuk algınlığı olmuş gibi görünüyor.
- Ken seems to have a terrible cold.
General John Pope korkunç bir hata yaptı.
- General John Pope made a terrible mistake.
Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur.
- This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed.
O, köpeğin korkusundan giremedi.
- That boy could not enter for fear of the dog.
Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.
- Thunder has been explained scientifically, and people no longer believe it is a sign that the gods are angry with them, so thunder, too, is a little less frightening.
Bu film çocuklar için korkutucu.
- This movie is frightening to the children.
Sigara içmek sağlığınız için çok kötüdür.
- Smoking is terrible for your health.
Çok kötü bir ikilemdeyim.
- I am in a terrible dilemma.
Göklerden ve yerden korkmayın fakat Wenzhou'lu bir kişinin kendi dilini konuştuğunu duymaktan korkun.
- Do not fear the heavens and the earth, but be afraid of hearing a person from Wenzhou speak in their local tongue.
Sadece bir aptal denizden korkmaz.
- Only a fool doesn't fear the sea.
O sözcük oyunu müthiştir.
- That pun is terrible.
Tom müthiş göründüğümü söyledi.
- Tom said I looked terrible.
Bangi atlama korkutucu mu yoksa eğlenceli mi?
- Is bungee jumping frightening or fun?
Büyük köpek onları korkutuyor.
- The big dog is frightening them.
O, köpeğin korkusundan giremedi.
- That boy could not enter for fear of the dog.
Kilo alacağı korkusuyla diyet yapıyor.
- She is on a diet for fear that she will put on weight.
Bu yol dehşet verici.
- This road is terrible.
Tom'un hastalığı ne kadar ciddi? En kötü ihtimalmiş gibi endişelenmeliyiz.
- How serious is Tom's sickness? - We should fear the worst.
Çocuğun korkusu ebeveynlerini endişelendirdi.
- The child's fear worried the parents.
İman olmayan bir kişi ürkütücüdür.
- A person without faith is frightening.
Aşk tanıdığın biri için ürkütücü mü?
- Is love frightening to anyone you know?
Korkmamız gereken tek şey, korkunun kendisidir.
- The only thing we have to fear is fear itself.
Korkunun ne olduğunu biliyor musun?
- Do you know what fear is?
İngiltere'deki ayaklanma dehşet verici.
- The rebellion in England is frightening.
O zaman çok kötü görünüyordu.
- She looked terrible at that time.
Çok kötü bir ikilemdeyim.
- I am in a terrible dilemma.
I fear I have bad news for you: your husband has died.
I fear the worst will happen.
People who fear God can be found in Christian churches.
I have a fear of ants.
Be God,’ sayde Sir Gawayne, ‘his grevys me but lytyll; yet shalt thou nat feare me for all thy grete wordis.
... or the fearful foundation ...