Ölümden korkmak, ölmekten daha acımasızdır.
- It is more cruel to fear death than to die.
Büyümüştüm, ama karanlıktan korkmaktan vazgeçmedim
- I grew up, but I have not stopped fearing the dark.
Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur.
- This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed.
O, köpeğin korkusundan giremedi.
- That boy could not enter for fear of the dog.
O, tehlikeden korkmayacak kadar aptaldır.
- He is too dumb to fear danger.
Sadece bir aptal denizden korkmaz.
- Only a fool doesn't fear the sea.
O, köpeğin korkusundan giremedi.
- That boy could not enter for fear of the dog.
İnsan su baskınları ve yangınlar gibi felaketlerden korkar.
- Man fears disasters such as floods and fires.
Tom'un hastalığı ne kadar ciddi? En kötü ihtimalmiş gibi endişelenmeliyiz.
- How serious is Tom's sickness? - We should fear the worst.
Çocuğun korkusu ebeveynlerini endişelendirdi.
- The child's fear worried the parents.
Korkacak bir şeyin yok, korkunun kendisi hariç.
- You have nothing to fear but fear itself.
Korkunun ne olduğunu biliyor musun?
- Do you know what fear is?
I fear I have bad news for you: your husband has died.
I fear the worst will happen.
People who fear God can be found in Christian churches.
I have a fear of ants.
Be God,’ sayde Sir Gawayne, ‘his grevys me but lytyll; yet shalt thou nat feare me for all thy grete wordis.